Çiçek arıyı özüyle çağırır,
Yem balığı özüyle,
Toprak yağmuru kurumuş dudaklarıyla,
Tohum kuşu varlığıyla çağırır,
Ben de seni yüreğimle çağırıyorum.
Örselenmiş, yaralanmış yüreğimle,
Perperişan olmuş varlığımla.
Hem nasıl bir çağırıyorum iki gözüm iki çeşme,
Her iniltim bir ayrı çığlık dudaklarımda,
Güneş-müneş kalmadı şafaklarımda,
Duymuyor musun,
Nasıl çağırıyorum gökler altında?
Tanrı ‘nın
Bundan kederli sesi var mı
Kainatında?
Yağmurla ıslanan gecelerde çağırıyorum anam-babam,
Körpe şafaklarda çağırıyorum,
Sessiz çığlıklarla haykırdıkça haykırıyorum
Bulutlu-bulutsuz gökler altında,
Uzak-yakın denizlere doğru,
Sise bürünmüş ormanlara,
Tozlu-tozaklı yollara,
Sevdası koltuğunda bir suçlu olup gittim
Tanrı ‘ya,
Kullara.
Seni yüreğimle çağırıyorum,
Ruhumla, bedenimle,
Canlar içinde cansız kalmış canımla,
Hüznümle, özlemlerimle çağırıyorum,
Toz toz olup zerrelerine ayrılmışım karasevdanda;
Dağılıyorum.
(DEĞNEKSİZ ÇOBAN isimli Serbest Şiirler 'inden > 85-86/100)
İsmet BarlıoğluKayıt Tarihi : 12.9.2004 11:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!