Bedenin müsait yerinde duran, acıtan, acıyan, kanayan, her nefeste daha da batan rafine edilmemiş duygu...
Belası, sefasından çok, terazide ise yeri yok!...
Yüreğin ortaya attığı yalana, aklın koşulsuz evet demesi.
Aşkın kanununda olmayan, lakin uygulanan tek kuralı ''birbirimize adadığımız ruhlarımıza ihanet edişi'', ne tuhaf kulağın, her seferinde bunu duyması.!
Bir nefeslik acı ve sonun başlangıcı.!
Binlerce parlayan yıldıza karşın, kayıp giden bir yıldızın ardından dilek tutmak..
Tuttuğun dileğin ne olduğunu bile hesap edemeyen aklın iflasını isteyen sevgi...
Anlattıkça dinlenildi, dinlendikçe yazıldı sayfalara satır satır aşk.
Ya mürekkep hevesli, ya okkalı divit pişman.
Karşındakine hayatını taşımak veya ona taşınmak. Sevgi bu muydu?
Aklı ezip geçen bir kuvvet, şiddeti ayarlayamayan vicdanın eseri.
Bazen alacakaranlık, zifiri bir gece,
Bazen güneşin aydınlattığı tek hece..!
Aşk...Dünya lisanında, ifade güçlüğü varmış sevdanın! .
Yola çıkarken kılavuzu olmuyor ki insanın, bittiğinden haberi olsun.
Dokunulan görülen bir şey değil başlaması ve bitmesi.
Ne aşkı başlatan yürek, ne de bitiren akıl üstüne alır bedenin çektiği acıyı ya!...
Hala hayatın dünlerde değil, yarınlardan ibaret olduğunu saçmalarken yüreğin, sevginin öncesi ve sonrası yalan , sadece arasında ki zamanı heves olarak kabullenen başımızda taşıdığımız aklın hayatı mundar ettiği bir ömür...
Aşk hiç var olmamış bir “sözcük” belki de,!
Kayıt Tarihi : 20.5.2022 17:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

İlginçti
.
.
kim bilir belkide Nar-ı Libası...
TÜM YORUMLAR (2)