Damarları gerildi, kan kızılı şimdi kolları.
Saat akşamın yedisi,
Bir ağustos akşam üstü,
Şişli’den iner gibi Pangaltı’na;
Karalar indi gözlerinin altına...
İzin almaksızın zihinden, yürüyen o narin ayaklar;
Kırmızı kiremitli, yemyeşil bahçeli evlerin duvarından sarkan
Masum bir gülü,
Koparıp astım cebine,
İlikledim ceketin önünü...
Kaldırdım ceketin kulaklarını,
Kestim kulakları,
veresiye bir sigara,
bir kadeh,
şerefe, sana ve bana
bir de varoluşa...
gün doğana kadar damıtılacağım sofrada,
türküm vuracak kıyısına sarhoş bir balıkçının
Lambası titrek ve süzmeden ışığı
Duvarında kan var,
Yosun tutmuş her yanı.
İçerinde nem var, kin var
Kırık tahta bir sandalye tek dekoru.
Konukları çok haykırmış,
Sigaramın içinde biraz çay,
Biraz da nane gübürü;
Gerisi Adıyaman,
İzmir,
Bafra tütünü.
Hepsi,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!