Geceler, bağrında tipi
Zemheri koynunda sokaklar
Geceler zehir zemberek
Sokaklar kimsesiz
Kaldırımlar sessiz
Ve karanlıkta bir iz;
Kimdir Hüseyn ki alem ona divane olup
Bu ne şem’dir ki canlar ona pervane olup
Şeh gül-i gülzar-ı ismet-i Zehra’dır Hüseyn
Zade-i o şeh-i mülk-i “la feta”dır Hüseyn
Fitne sahrasında meş’el-i hudadır Hüseyn
Tufan-ı belada keşti-i recadır Hüseyn
Seni anmak ve ağlamak;
Ormanların kalbine düşen
Şebnemler kadar yalın
Okyanuslar kadar
Engince ve kekremsi
Doluya tutulmuş kumrular kadar
Her dem bir heves peşinde yoruldu bu dertli başım
Şimdi senin huzurunda akar sel gibi gözyaşım
Nefsin oyununa gelip yarattım zindanda zindan
Tutunduğum dallar koptu anladım ki her şey yalan
Hazanda Yusuf’a kol geren Allah
Kuyudan izzete yol seren Allah
Yakub’un hüznüne son veren Allah
Bu gönül yarama merhem çal, benim
Derdime bir çare, derman sal benim
İçimde Marmara dalgaları
Seni dinliyorum
Gözlerin bulanık
Meçhul manalar korkutuyor yüreğimi
Neyin var senin?
Seni seyrediyorum
Bu sevda bir uçurum, gönül yurdumda
İşkence ve azap
Bir kara leke, alnımda
Bu terkedilmişlik, bu ihanetin
Unutmak istiyor, yapamıyorum
Ne gündüzler unutturur seni
Yönler sen, gözler sende ve niyazlar sana
Ey habib-i Kibriyâ!
Vefa sende, aman sende
Sensin vefa, sensin aman
Ey değer arşının Emin’i Mustafa!
Yalnız ben ağlarım, ben yanarım
Ben uykusuz kalırım sanmıştım
Yanılmışım
Ne bileydim, sen de ağlıyormuşsun
Sen de yanıyormuşsun yokluğumla
Ben kandil misali erirken damla damla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!