Eski…
Sil başa yani.
Çocukluğum beni çağırır,
panayırlar; İznik, Yenişehir derken,
çadır tiyatrosunun önünde çığırtkanlar.
Poturları görürüm
paçaları dar, kıldan.
Bıyık üstünde kasket.
Sıcak geçmiş yemenilerinden,
sarı kırmızıya, yeşil maviye el sallar.
Çocukluğum, panayırlardan kalma
bir sopaya sarılmış macunları yalar.
Dilim, dilim özgür mü sanırsınız?
Toplanmışken gözlerimde kerpiç evler
önlerinde sek sek oynar çocuklar.
Çadır tiyatrosunda Yusuf ile Züleyha,
ya da gelir çığırtkanların sesi,
Müşküle köyünden Ahmet’in iç çekişini duyarım,
sıcak geçmiş kasketinden.
Büyüdüğümü görürüm, gözlerimde çocukluğum.
Sanmayın öyle,
dalından sarkan sadece çocukluğum değildir;
Kaybettiğim özgürlüğümde vurulur bazen yarınlarım.
Hayal değil, kurulur panayırlar.
Gerçekte esir düşen sesidir çığırtkanların.
Nice çadır tiyatroları kurulsa da
başka mevsimlere sürüklenir
yaşadığım kentler,
yeşermez yine de bilinçler.
Anlamaya çalışırım
bakarken çınarların gövdelerine.
Bursa, 01 / 05 / 2012
Refik YeşilKayıt Tarihi : 4.9.2016 19:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şiiriniz her zamanki akıcılığı ile harikaydı...
Sonsuz kutluyorum...
Saygı ve sevgiler..
sarı kırmızıya, yeşil maviye el sallar.
Çocukluğum, panayırlardan kalma
bir sopaya sarılmış macunları yalar.
--Hocam çok harika benzetmeler içerik olarak çok nefis mükemmel bir şiir okudum sizi ve şiirinizi kutluyorum saygılar sunuyorum.
İzleyiciler derseniz.., işte onlar hiç değişmedi...
Kaleminize sağlık sayın Refik Yeşil...
TÜM YORUMLAR (6)