C. Arf Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

C. Arf

“ Matematik tümevarımsal bir bilimdir ve bu tümevarımsal bilim sonsuz kümeler için geçerli. Bu sonsuzlukları tümevarımsal bir şekilde kavrıyoruz ve kavradığımız zaman da o sonsuzluğu hissediyoruz, sınırsızlığı.
Ve bu bize mutluluk veriyor, çünkü ölümü unutuyoruz... Herkes ölümsüz olduğunu hissettiği alanda çalışmak ister. Ben de matematikte kendimi ölümsüz hissettim...” CAHİT ARF (İSTANBUL, 26.12.1997)

i.

Bir ayakkabı boyacısı umudedebiliyor sonsuzluk algısı;
Yıl 191o 2o.yy’da, sonsuzluktan sonsuzluğun talebi doğdu.
Dolu bu derece de vefa, bu denli de ulvi, kadirşinas –
Anlaması için hayaletmesi bir gerçeği, ona katılanlar.
Kuğulu Park’ta çayımı yudumlarken düşünüyorum,
Nasıl olur da bazı insanlar bunca çaba hayata yormuşlar;
Kafasına kurukafa dememiş olacak, su dolusu bir tas …
Dokurdıyor* ince kıvrımlar, fokurduyor; pınarlar tutkusu;
Böylece şekil veriyor pabuçlara o boyacı küçük çocuk.
Parayı sürükleyendir merak, görmüştük Tesla’da bunu:
Vücudundan geçerken, saçları, her yeri dikilmiş, elektrik.
Hata olduğunu söylemişti William Blake’den kehanetsel
masumiyet çağrıları, tutkunun insanı sarmalamasının:
Tutku insanın içinde olmadıkça, bir metal yığınısındır.**
Yoksa tüy kadar ama hafifsindir, şiirsel matematik dilinde.
İnsana insan deme, matematiğin fiziği kapsayışı yönüne.
Çünkü matematik bir dil, edebiyat gibi bir il, bir vatan:
Nasıl ki dünya kapsar ülkeleri, vatanları –, barış güvercine;
İşte öyle yokuş bir hariciye, ulaşan tümevarıma al nikbin.
Lisanlar bütünü, sanat fizikse ki öyle matematik şiirdir;
Yeryüzü barışı da izafi ya, böyle gelecektir elbet bir gün.
Duygular ilerletmiyorken öçleri; ihanet, akıl oyunuyken:
İnsan öğrenecek barışı, duygulara zekasını uyarlayacak.
Büyük yaşam; yakın çağ bir efsane, Cahit ağabey oldu:
Çiviyi çivi sökende, ak pak balıklar kavakta kar yağdığınca;
Bilimi arzulayan hayalperest Jules, Ay’a Yolculuk gerçekti.
İnsana insan deme, matematiğin fiziği kapsayışı yönüne;
Lisanıdır çünkü, vatanıdır fiziğin matematik; şiir, sanat’ın.
O bileşkeler ki bu alt kümeler, hiçbir öngörüde bulunmazlar -
Buna da uğraşmazlar- en küçücük bir çıkar hesabı nevi.
Ter dökerler, faydacılık uğruna; ancak öğreticilik amaç değil:
Eğitim o kadar da çok önemlidir, ne var ki her şey değildir;
Duyguların sen, beynin değil senin, sen olmadıkça öğretim.

ii.

Sentetik geometri kullanarak çözmek kamaşık matematiği;
Elastiki, asal trigonometrisiz, asal analitik geometri’siz:
Amale gibi çabaladı, çünkü ardında en güvenli çözüm.
ARF, Paul Erdos’a biraz benzer; amfetamin haplarıyla
2o saat formülsel tümcelemeler, Divan şiirine mi yoksa benzer?
Tesla da aynı böyle çalışıyordu, yol yordam aynı.
Yaşlılık zamanlarında böyleydi Arf, 8o’inde coşan Picasso.
Matematikte, karakteristiği 2’den fazla olan kuadratik formlar
ya da invaryantlar (değişmezler) , de bir şekil, tanımlanmalı.
Alman matematikçi Witt bunu yaptı -E Katerina Witt
4’lü solyut takla buz danslı attı- Karakteristiği 2 olan cisimler
üzerindeki kuadratik formları ise sınıflandırmayı sen başardın.
Olayı bir adım daha ileri götürdün. Zordu olay, karakteristik 2 iken,
Erdal İnönü bunu sezmiş olacak ki, elbet cenaze törenindeydi.
Yine öyle gülümsemiştir devamlı kesin, ama olanca üzgün.
Göttingen’de Helmut Hasse, Özel Haller’i çözdün onun önerisiyle:
“Lokal cisimlerde dallanma teorisi” ki çok özel bir yeri
bunun vardır “sayılar teorisi”nde; buna da katkıda bulundun
ve dünya math literatürüne geçtin “Hasse-Arf Teoremi” olarak.
Düzlem bir eğri’nin herhangi bir kolunda, çok kat noktaları
Hesaplanabiliyordu teoride; yıllardan saat 1945’i gösterdiğinde.
Karakterleri bulmak ise zor olanıydı, senin keşfedeceğin;
Bir eğrinin düzlemleri verildiğinde, bilinmeyen de işte buydu.
Düzlem eğriler için bilinen cevapları, “yüksek boyutlu uzaylar’da
Bulunan tekil eğriler” e yonttun, ne de güzel yaptın sen.
“Tek boyutlu cebirsel kolların sınıflandırılması” problemini tek
Celsede kapadın kendi aklınla, fikrinle doğrularınla, inancınla.
Önemli senin gördüğün halkalara problemin çözüm aşamasında;
Yıl 1945, “Arf Halkaları” dendi.”Hasse-Arf teoremi”nde de
Mührünü basmıştın; Invaryantlar’a, o değişmezler’e de …
Zorlanıyorum yaptıklarını algılamakta, Ankara’da olsam da.
Halbuki Tübitak dediğin nedir ki, şuracık ya, belki inerim yarın.
Birkaç kitap bakarım, seyrederim ve sonra satın alacağım.
Kör olası elin kiri(ş) ini yararlı bir iş bilim yarınlara kılacağım …
Bir kitap alabilirim DNA’dan, Francis Crick basım menşeili;
Küçücük bir kitap ya da kocamanından alırım, ah alacağım –
aşktan kalsın vakit, yeter ki; sevenler asla üzemesin bildiğini.
Einstein’in emeği vardır Avrupa Birliği’ne; senin, Tübitak’a.
Newton olmasa olmazdı o ve Galileo olmasa Isaac olmazdı
Ve böyle gider de gider zaman geriye, merak dünyaya indiğince.
İnsanlar başardıklarıyla ölçülür, en güzelle kal hep sağlıcakta!

“Yirmi dokuz tane ortaokul açıldI” der misin, dersin, demişsin;
Sülo Baba, 29 dene üni şeridini kestiğinde muhterem açılışa.
Demirel de sevimli, zararsız adamdır ama sen de haklısın.
Kalifiye elemanlar için, sayıda bolluk anlamsızdır, bunu seçin.
Neden ki böyle, 'En büyük denge bozulması ölüM' lafı;
(ikibine doğru, 26 nisan 1992) pek sen düşünmezdin
Bunu diyeceğini veyahut da ben, bana –incelemeye hak etti.
Ölüm nedir ki, bir enerji olarak ölçülebilir mi, hayat nedir?
Enerji yaşamdır ki en güzel tolerans dillisin, ayıp etmissin.
Bak, ölüm denge bozulması demişsin, yaşamı buna
Bence sen yormamışsın, bilirsin denge bozulması o kalmalı.
Yaşayanlara ya da Tanrı’ya yaraşmaz, Azrail’e yakışır.
Birden bakıyorum, yine damardan mı niyetlenmişsin:
'Guzellik,insanda sonsuzluk duygusunu uyandirandiR'
Bunları yaşayarak yaşadığın, olaylara görerek baktığın
Onları, eşyanın tabiatını bilirken göçenlere saygı duyduğun,
Boşevermeden boşvermeyi geçen zamana yıkmadığın belli.
Şaşmayasın(!) o enerji lafından sonra hayli şaşırttın beni.
Evet sonsuzluk güzelliktir, ve hep güzelliktir sonsuzluk;
Ve/ fakat hep bir katışıksızlık; sana matematik, ressama
Onun resmi, şaire şiirdeki sevdiceği bla ve bunun gibi …
Işık, korunmayın, boncuk boncuk, sonundaki huzme koru’nun.
İsmet Berkan sormuş 'Cahit Arf neden manşet olmadI? '
Olmadı da ondan yahu! Aman fazla Şekspirvari oldu bu :)
Tü tüh, bir deşimdi bir şekispiyerimsi der miyiz, deriz deriz,
Nerde bizim cipsimiz –işte mi bir de T.S. Eliot’ladık (!) …
Of, off, tabi ki manşet olmaz, gündem bilmez, güncel;
Karadelik koridorlarında tekillik kuyuları, bilmez-sormaz.
Yanar-döner sormaz, bundan da gocunmaz, ve ulaşır ama.
Öldüğünde bile de mi? Vah vah, kim alır, evde kaldı (!)
Hasan Pulur da aksatmamış, tez cümle olaya vakfen:
(Hafız-felsefeci ki ezberlemiş baştan sona Kuran’ı,
Ama dışa açık beyni kardeşliğe, bunda sevmeyen
asla ezberi, az Münir Özkul benzeri, dedem gibi,
dedem Hasan Pulur’un köşesinde gezinmeyi severdi)
'Cumhurbaşkanı Arf'ın cenazesine gitmeliydİ' di mi?
Vallaha ne demeli bunun üstüne, pişpirik oynamalı, pışş …
Yahdi uykuya ninniler gelsin devlet makamındakilere!
Haydi, haydi yehuda, Mehuda, sizler bizler bizli sizli
Sorumluları kim ki? ? ? Amanın artık söz bulamıyorum! !
Görüyorum birini, ama neyse, yok hayır neyse:
Birini görüyorum Nikola Tesla gibi, paylaşıyor aynı kaderi.
Ancak sorarsanız bana, valla böyle kalması daha iyii.
Popüler olmasın, kuytuda kalsın, ağzların suyunu akstın.
O kör testiler, BİLİRİZ! Biliriz, ne mendeburdurlar.
CAHİT ARF der ki, ‘zekadan önce sabır niçin gelir ki? ’
Ama o gene ekler ki, ‘evet böyledir, ve bu güzeldir’.
'Dağlara gidelim dağlara, üşüyelim. ben bu yoğunluktan bıktıM'
'Matematik de resim, heykel, muzik gibi bir sanattiR'
'En büyük denge bozulması ölüM'. (ikibine doğru, 26 nisan 1992)
'Guzellik,insanda sonsuzluk duygusunu uyandirandiR'
'Bilimadamı törenlerden hoşlanmaz,
çünkü törenlerde çok büyük sahtekarlıklar vardıR'
'Bilimadamı törenlerden hoşlanmaz,
çünkü törenlerde çok büyük sahtekarlıklar vardıR':
N’demiş emmiş hanimiş(!) e has etmiş, değil kuru sıkı;
Sıkıver balkondaki ip cambazı bir çarşafı, yeni yıkandı:
Çıkan sular aşağı dökülsün, kel fodul sepetçi bakkalı ıslatsın.
Bir nem kapan, çıksın sokağa da çırçıplak fırlasın
Arşimet gibi, Hipokrat yemini gibi, Arşidüklük gibi …
Pehh, zamanında köleliği savunmadı mı, savunmadı mı?
O devirde yaşasa acaba Cahit babamız ne olurdu?
Düşünmek bile saçmadır bunu, üşenmeye bile!
Bir Atatürk vardır ki, o yoldan gidenler olur onun gibi! !

1943’lük yılı prof’luk senesi, 955’se ordinaryusluk yılı;
II. Cihan Harbi bittiğinde geldi Cahit Arf’ın keşifler altın çağı.
194o’ta, fakruzaruret yıllarında değil; savaş biterken.
Neden bunu söyledim, öyle de ondan yahu çünkü :)
Bu ılıman değil, ya da aşar 12 güneşini yazınen azından.
Zorlama hiç değil, ya herru merru, çıkar içinden öyle …
Çiviyle çivi söken, mutlulukla mutluluk kapan, casir! ! ! ***
Cahit Arf der ki, “Okulda diğer çocuklarla oyun
oynayamadım çünkü utangaçtım..” kılı kırk yardım …
Balkan Savaşı patlak vermişti, ortam böyle bir zamandı;
İstanbul’a taşınan ailesi Selanik’ten, onu da sürükledi.
Muzdarip olacaktı, çok zorlu bir yaşam geçirecekti.
Bunu biliyor muydu, bilse çok mu sanki fark ederdi?
Hem bunu fark edemedi, hem de “hiçbir şey fark etmezdi”.
Dolu geldi, dolu gitti, varolduğu yerde baki kaldı.
Çok kişi fark etmez göğe yükselen soyut heykel büstleri!
“non mors sed imago mortis anima aeterna”, latince;
Yokolan çehreyse, sonsuza dek yanımızda ruh kalır!
“ölur ise ten ölür canlar ölesi degil “ haykırır ve ekler
her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası? ' -
halktan Karac’oğlanı Dedeler Korkut- Yunus Emre de!

----

*doku(ların) fıkırdamasal fokurdayışı (rastlantısal türetme)
Casir: bakir cesaret (türetme)

PLAN:
İlk bölüm, akılda kalan kaynakçadan derlediklerimle ve tamamen ilhamsal başlanan ki şiirin gelişimi buradan oldu (ikinci bölüme göre, konuya daha temsili genel bi giriş)
İkinci bölüm, Arf’ın sözleri üzerinde daha çok düşünüp açıklamaya çalışarak..
Üçüncü bölüm, onun hayatıyla alakalıca VE HAYATIYLA İLGİLİ KENDİ LAFLARI. Ayrc. çalışmaları kesitleri.
Dördüncü bölüm, geleceğe dair, ne kadar elimden geldiyse, onun ağzındanvari bazı talepsel öngörüler ve v.s.

SONUÇTA 2 BÖLÜM ÇIKTI ŞİİR. Bİ ÇIRPIDA GELİŞTİ.
İlk bölüm önceden yazdığımdı. 2 bölüm Arf’ın deyişlerini, hayatını v.s. kapsıyor
Çift tırnaklar çoğunlukla onun lafları, iki tanesi ise Hasan Pulur mesela biri…

Ana kaynakçalar diğer sayfada dostlar
Kaynakçaları ekleyeceğim. İlk şekil.
Kısa bir araştırmadan ortaya çıkan..

Nur içinde yat Cahit Arf

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 8.1.2006 13:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça