Buzul Çağı Şiiri - Ferit Eylül Tan

Ferit Eylül Tan
21

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Buzul Çağı

a) Buz Çiçeği

Buzu suda
batıramaz ayak izi
düşer zamanın ve hayatın
yüzü
katılaşır ve
genleşir gözyaşı
gözlerini patlatır

buzdan bir çiçek
saksısını kırar
ayaz vurmasa da

b) Gebe

Cinayet güneşle bilenecektir
sırasıyla bıçak parlayacak
kar ağır ağır yağacak
bir salyangozu tuzlarcasına
çok soğuklarda
nehirler ve göller yanacaktır
buzu yakacaktır sevi
yatak tablolarında
ve sırılsıklam kabuslarda
ihanetin ve karanlığın
şiddetiyle,masturbasyonuyla

aşık katilini kalbinden ayırır
buzsuyu gözlerinde
ve zorunlu mevsiminde aklandırır
en uzun çağ kan
en yakın an kan
renksiz ve kristal bir buz ay
dağ göllerinde parçalanır

su donarken kardeşini doğurmuştur

c) Pruvanda

Soğuk denizler
kışın donan kutup
tanrı ya da sevi
kırık bir pusula
umudun adı
gözlerin
ya da dağılmış buz kıran

yağmur daha sert pruvandan

yığın yığın kaldırımlar
uçan ağaçlarla
gökyüzü dönüp yarılıyor
ellerimdeki kar tanesini
ben de dönüp batırıyorum
dört kaviminden birini
ekmeği,aşkı ve buzu
ya da düpedüz
pruvanı

denizin dibi sıcak
suyun ve ayın
ve hatta daktilonun
tanrılığından uzak
sevinin kanı
yıldızın ipi
biterse serüven
buzul çağında biter
gözlerinde biter
yine de
pruvan bir hipotez
kalbimin
kırılma noktasında

d) Dördüncü Zaman

Silik ve eski bir hattı geçmişim
Üç Çağ,Üç üvertür Üç zincirdi
günaha belenmiş gemiler
rüyanın ve hayaletin
dilsiz soğuğunda
gümüşe çevirirdi yüzünü
ben o yüzüne ağlardım
ay ve karabasan
piçlerini doğururdu

karanlık beyaz evlerin
dillenmemiş soğuğunda
ayrılırdı öpüşmüşlüğümüz
dansın ve güneşin
titrek cansız buz dağlarında
yüzünün ortasına
havuç asacaktım
bulsaydım buzul çağında

korkardı güneşinden
kristal yalnızlığım

güz dağlarında pejmurde yapraklar
saat başı sızma ütopyası
alkolünü ısıtma canım
mevsimin yok senin
delik deşik atmosferleri,ve tuzu
ölü balıkları pullarından sıyır
aklında kırık bir çiçek büyüt
giyinmişlik süsleyemez yalnızlığını

yeryüzünde bıraktığın atkı
kömür,pusu ve aldanış
suyun buğusunda resmi zemheri
ellerinde çözülür karın falı
frengi
frengi
frengi

beyaz bir orman rengi gel

bir yılan kıvrılıyor bayramlarda
sen hiç bayram bilmezsin ki
dördüncü zamanda

akide dilini kırar hem

kanımda kışın ve buzun buğusu
uzak beyninde kırık erkek ismi
göğün dibinde kristal martılar
ölümle yetindi
senden ve benden habersiz
ölüm bizimle hissiz efsaneydi
sen buz çiçeğisin
koklayanı donduran
sen
yanmış bir konaksın
aysberglerin ortasında

donuyorum
hissiz oluyorum
gitme,gelme...

e) Hoşçakal Buzul

ya gözüm titriyor ayazda
ya da mum
bir dehlizim çikolatalı
bayram şekerine aydınlanıyor
bir çölüm eriyen
kardan kadına
ardımdan el sallıyorum

buğunun ve dumanın isi
trenin ve vapurun pusu
geride bırakıyor
yol özlemiyle tutuşan
atmayan nabzımı
sabahın bakireliğinde
ardımdan el sallıyorum

yaşamışlığımız
yazılırsa tarihimdir
ben ellerini buzulda
yüzümdeki eldivensiz haliyle sevdim
buzdağından kendimi atıyorum
ardımdan el sallıyorum

yine de dumana imrenip
elimdeki kalemi yaktım
şairliğim yıkılan kutuptaki
kardan kadının parmaklarında
çürük bir havuç
yanmış bir kömür gibi
sonsuzluğu donmakta

ardımdan el sallıyorum
biteviye biteviye

sen ki hoyrat buzuldun
platonik aşklarımın
garsoniyeriydin işte

Ferit Eylül Tan
Kayıt Tarihi : 11.8.2007 18:20:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Ferit Eylül Tan