Ücra bir dağ köyünde
ve zamanın birinde
bir delikanlı vardı
taşı ekmek yapardı.
Sıkıldı yaşamından
yabani hayatından
doldurdu azığını
kırmak için kınını
uzandı uzaklara
abandı ayaklara
ulaştı Ankara’ya
kendince bir saraya
ağustos sıcağında
köyü kaldı dağında
çalıştı çabaladı
üç beş kuruş topladı.
Elektrik gaz gördü
ağustosta buz gördü
bir buzdolabı aldı
eski günlere daldı
hararetten yandığı
sıcaktan usandığı
dedi ne büyük nimet
öldün artık hararet.
Yaz bitti kış dayandı
soğuk günler uyandı
çalışmadan geçinmek
masrafları ödemek
imkansızlaştı artık
ne de tez kışa çattık
diyerek hayıflandı
köyünü arzuladı
para derdi pul derdi
elektrik su derdi
içinden alıp verdi
artık döneyim dedi
yeniden ilkbaharda
gelirim,buralarda
iş bulur çalışırım
kışın köyde yaşarım.
Köyüne vasıl oldu
etraf meraklı doldu
sohbete sarıldılar
bol bol anlattırdılar
ilgiden böbürlendi
dinlendi de dinlendi
aşağı şeher dedi
yukarı şeher dedi:
İnce bir ipten ışık
parlar demirden kaşık
bir borudan su akar
buzdolabı dolu kar.
-Ağustosta bu nedir
yalan mı gerçek midir
hayır yoktur yalanım
yalansa yansın canım
ben boydan yüksek kapı
telle duvara bağlı
ceryan derler orada
telleri var arkada
tutarsın tutamaktan
bunaldıysan sıcaktan
açarsın kapısını
karın buzun hasını
katarsın ayranına
içersin kana kana.
Fazla söze ne hacet
kutudadır keramet
kapı önü hararet
arkası kış kıyamet
Kayıt Tarihi : 17.1.2006 00:40:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Abdulvahap Ateş](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/01/17/buzdolabi.jpg)
TÜM YORUMLAR (2)