Buzdan Hançer
Yüreğine saplanan ihanet denilen buzdan hançer erise bile,acısı hep kalır. Kanadı kırılmış kuş misali... Her havalanışında eski yaranın acısını hissedersin. Örtersin üstünü, kilitlersin çekmecelere, tavan arasına kaldırırsın eskilerin yanına. Beklenmedik öyle bir zamanda ortaya çıkar ki; kapanmayan irinli bir yara gibi kanamaya başlar. Yüreğin sıkışır, derin sularda vurgun yemiş gibi nefesiz kalırsın…
Kepenkleri paslı mıhlarla çivilenmiş boş bir eve benzersin. Ruhun harabeler içinde kalır. Yalınayak dikenler, taşlar arasında yürürken, derin yaralarla yüreğin avuçlarında beklersin gün doğumunu. Darmadağınık olur yaşamın. Paçavraya dönmüşsündür. Lime lime eline gelir, tuttuğun her parça…
Mutlu olarak yaşadığın onca yıl, siyah beyaz film olur, akar gözlerinin önünden. O, yaşanmış ihtişamlı anlar, altın kâsede sunulsa bile nafile… Sel sonrası oluşan balçık içinde kaybolursun.
Yaşananlara rağmen çınar kadar güçlü olmaya çalışırsın. İçindeki sevgi kırıntılarını toparlayıp birer birer yeniden filizlenirsin mümbit toprağından... Sana sarılarak beslenen, yaşama seninle tutunan sarmaşık dallarını düşünürsün… Bilirsin ki sen yıkıldığın zaman o dallar dağılacaktır. Esen rüzgârlarla oradan oraya savrulacaklardır… Gövdendeki dipsiz kuyuya rağmen sen gene o ihtişamınla, vakurla ve gururla ayakta kalmaya devam edersin…
Zaman her şeyin ilacı olur. Yaşadığın her an bir merhem gibi kabuk bağlatır yaralarına. İyileşmiş gibi görünürsün. Bazen iyileştiğine sen bile inanırsın. Fakat habis bir ur gibi içinde kalır yaşananlar... Ne zaman, nasıl, ne şekilde çıkacağı belli olmayan. Bazen ruhsal bir çöküntü, bazen de arayış yitirdiklerini, başka alanlarda başka mekânlarda…
işleri düşünmekten
Kalabalığın içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden