Kendimizden kopmanın alışılmamış düğüm uçlarında
Ağladıkça daha çok bağlanıyorum sana ve yüreğine
Sahipsiz güzelliğinin bağ bozumunda isimsiz bir şarap,
İnsanı sonsuza dek büyüleyen bir ışık var gözlerinde.
Tutarsız kelimelerin bir kapana kapıldığında yağmurla birlikte gelirsin mabedime. Ellerini ellerime vermeye korkar, sıcacık bir ekmekten yayılan bir koku gibi sinersin içerime. İçimdeki kuşku değirmenleri susar, davulla zurnayla mutluluğa giden biri gibi sevincin salıncağına kurulurum.
Bir balıkçıl kuşu konar ardından gözlerine. Uzun ve sarp patikalara çıkar gibi yüreğine tırmanırım sabırla. Şiirlerimi güneşe serer, toprağında bağdaş kurar otururum. Gölgeler düşer arada bir gözlerine. Sessiz sedasız sözcükler yuvarlanır dilinde. Gülüşlerin içimi ısıtır, karanlık sokaklarımın ışığı olursun.
Atarsın sonra avucundaki çakıl taşlarını önüme. Rengârenk izdüşümlerinde bakışlarının mevsimleri takvim yapraklarına ağar, çığlıklarımı, çırpınışlarımı ve sevgiye bakışlarımı tanımlanamaz hazlarla doldurursun. Kuşların çığlıkları başlar birden. Güneşle bulut kavga ederler ve kırlarında yürümeyi unutmuş çocuklarca yuvarlanırım.
Yolların ince, kapıların dardır kimbilir senin de. Yaraya tuz basan bir gecesin ciğerimde. Kimi zaman çiğnemeyi unuttuğum bir lokma, kimi de ekmeğime uzanan bir elsin. Dallarımı eğer meyvelerin, başaklarımdan hiç kalkmayan çiyler gibi durursun bahçemde. Sıkıntımı dağıtmaya çıktığın yollarda istasyonum olur son durağın ve gözyaşlarının kutsal dökülüşlerinden az sonra kalkar bir gemi.
Kendimizden kopmanın alışılmamış düğüm uçlarında, ağladıkça daha çok bağlanıyorum sana ve yüreğine. Sahipsiz güzelliğinin bağ bozumunda isimsiz bir şarap, insanı sonsuza dek büyüleyen bir ışık var gözlerinde. Bu birbirine dolanmış insan ekininde, yüreklerinde bir şeyler eksik insan kalabalığının mamut ormanlarında çatal dilli, çatal kuyruklu sürüngenlere boş ver. Ses görünmez çığlık duyulmaz insan karikatürlerine baktıkça, kendini şaha kalkmış bir ata benzetebilirsin.
Ahtapot yalnızlığının takvim yapraklarında rüyalarında serin ırmaklar akar gürül gürül. Sinsi bir gecedir sana inadına gülümseyen. Bir renk cümbüşünün ortasında kalmıştır sarhoş geceler ve aklının çukurundan çıkmak isteyen kahredici azapların vardır. Ben hep kahpe yanılgılardan korkmuşumdur yıllarca. Kızınca ter basar bedenimi. Öfkemin kanatlarına her zaman sevda tutunmuştur ve severek işlediğim günahlardan hep kendim mesul olmuşumdur.
İçinde gürleyen sese kulak vermeyi istediğinde, suskunluğunu bozmayacaksa eğer sal kelimelerini ininden. Sevda ise söylemek istediğin, kendini yeniden yarat. Düşlerindeki bilgeler, bin parçaya böldüğün dertler mavi bakışlarının ihanetine tutulsun. Şu anlamsız yerkürede bir tufan kopacaksa eğer, boşver Nuh'u beklemeyi. Balçıktan inşa edilmiş bedenlerin gölgesi yine balçığa düşer gizemin kızı.
Tüm bunlardan sonra, ya öldür beni, ya da çöz ihtiras düğmelerimi. Gecenin içinden kopup gelen resimlerini albümüme iliştir. Kâbuslara ısırgan kaygılarını belemekten vazgeç ve bu dipsiz kuyularda çıkrığımın kemendi ol. Sal saçlarını, bağla ellerimi ve maviye boya düşlerimi. Ben gecelerin sürmeli gözlerinde sevdim seni. İçimin fahişe duraklarından kurtar, kurtar beni.
Selahattin YetginKayıt Tarihi : 13.6.2005 15:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selahattin Yetgin](https://www.antoloji.com/i/siir/2005/06/13/buyulu-bir-isiktir-gozlerin.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!