Kapıyı sıkı kilitle, pencereyi kapa, perdeyi ört,
Eğil usulca, kulağına sırlarımı fısıldayacağım.
Bir ustura, iki aşk, üç ellerim sıcak, dört,
Ah, seni düşsel bir gülün kesitlerinde saklayacağım.
Bir Türkiye haritasında neredesin sen,
Bunu da bileceksin hazır ol, sıkı dur;
İstanbulun vakur gülümseyişindesin,
Gülümseyişinde boğazlardan geçerken bir vapur.
Şunu da söyleyeceğim sana, şemsiyem
Deliktir, yağmuru bedenime salar.
Kötülüğünden değil, arsızlığından hiç değil,
Deliktir ve derin bir sırdır, işte o kadar.
Bilmek ister misin seni yaşamanın ne olduğunu,
Elini göğsüme sok, iki tık sağa, bir tık sola çevir,
İlk kapıdan gir ve devir kuğu heykelini,
Bu, seni yaşayamamak, yaşamaksa tersidir.
İşte böyle bazı şeyler ancak tersiyle bilinir,
Bazı şeylerse, hiç bilinemez, ama hiç.
Gözlerin mesela, içtiğim gözlerin,
Gözlerinde ben bir hiçim, sana hiç.
Hiçbir biçim yoktur ki, sana benzemesin
Bunu kimse bilmez, sense unutmamalısın.
Bir kuşun uçuşu kalbin, duruşu boynun,
Her yer avcılarla dolu, vurulmamalısın.
Saat sabahın dördü, bir kadeh şaraptır
Önünde duran. Sen misin bir kadeh şarap
İçip içip sabahı bulan, sabah olan.
Saat sabahın dördü bütün kadehler sensiz harap.
Kapıyı sıkı kilitle, pencereyi kapa, perdeyi ört,
Eğil usulca, kulağına büyük sırrı fısıldayacağım.
Nasıl söylesem bu ayıp, büyük bir günah,
Ah, seni düşsel bir gülün kesitlerinde damıtacağım.
Kayıt Tarihi : 22.8.2008 01:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!