Büyük insanlık gemide güverte yolcusu
tirende üçüncü mevki
şosede yayan
büyük insanlık.
Büyük insanlık sekizinde işe gider
yirmisinde evlenir
kırkında ölür
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Zekat müessesinin,hayır ve sadakaların sosyal adaleti sağlayacağı benim çocukluğumdan beri söylenir durur..Aklı başında kimsenin de bu sosyal tesviyeye teorik olarak karşı çıkması beklenemez...Ancak nedense daima bunu anlatanlar, söylemlerini propogandalarını bu doğrultuda yapanlar iktidara geldiği halde Türkiye gelir dağılımındaki bozuklukta şampiyonluğu yine de kimselere bırakmıyorsa.
söylenecek şeyler vardır...
1.Bir ülkenin ekonomik büyüklüğüne ait değerler farklı şeydir..Gelir dağılımı dengesi farklı şeydir..
2.zenginler dolayısıyla yatırımcılar artmazsa kalkınma olmaz mantığı da aynı safsataların içindedir..tüketen olmazsa, tüketenin almayacağı malın üretilmesi de gerekmez der bir başkası... Tutarlılık en başta bir şeyi tutmakla yani referans değerle başlar..para vahşi kapitalizm de yani amerikanın kurulu aşamasında başka yere gitmiyordu..içsel çevrimde bu mantık haklı olabilirdi
türkiyede bankaların yüzde yetmişi yabancılara aitken ve yılda yüzde otuz düzeyinde para kazandıkları alenen açıklanırken bu parayı türkiyede tutup yatırım yapacaklarını nasıl garanti edersiniz..aynı yıl içinde memura yüzde beş bile değil yüzde ikibuçuk artı iki buçuk verilirken bu denge nasıl sağlanacaktır..
3.Ben şunu söylüyorum...eğer müslümanlık sosyal adaleti emrediyorsa,1 950 yılından beri 5 yılı hariç bu tezi savunan ve aynı hadis ve ayetleri savunan aynı nitelikte ve farklı isimdeki başkanalara sahip yapılar
yönetiyorsa ülkeyi ben şunu sorarım
ilk yüzde bir le son yüzde bir arasında en kötü dağılımı olan ülkeysek, ilk yüzde 10 ile son yüzde 10 arasında uçurumu en yüksek ülkeler arasında yer alıyorsak en katı kapitalizmi uygulayan ülkelerde bile durum bu kadar kötü değilse
ya islamı koklatıp bizi kandırıyorlar, yahut da 50 den bu yana ayıkamayacak kadar aziz nesinlik bir halkız...
harika v
gelir dağılımı adaletsizliği dediğimiz şey bir zamanlar sadece devlet politikalarının artırılmasından yana tavır takınanların sıkıntısıydı..
klasik iktisatçıların ve hatta sosyal bilimlerde de liberalizmi savunan filozofların asla ve asla böyle bir derdi olmadı..
gelir dağılımında adaleti sağlayacağım diye, kaynakların fakir fukaraya kaydırılması bir ekonominin ve bir ülkenin geleceği için hayırlı görünmedi..
ilave kaynaklar zenginlere aktarılırsa, yani bizim halk diliyle, - zengin daha zengin- olursa, bu durum, kaynakların verimli kullanılmasına ve üretimin bu usta sanayiciler vasıtasıyla daha etkin kullanılmasına sebep olacak ve bu da toplam refahı arttıracaktı...( iç tutarlılığı olan bir görüş)
lakin böyle bir söyleme kapitalistler dışındaki herkesin karşı çıkacağının tahmin edilmesi hayli kolaydı..
nitekim her din, öğreti, ideoloji buna karşı çıktı..
komünistler bunlardan sadece biriydi ve bu işi en hamasi sloganlarla dile getireniydi..
hele hele bu komünist bir de şairse değmeyin hamasetin keyfine..
üsküdarda dolaşır gibi dolaştı bu hamasi şiirler..
bu şiirin taraftar bulması kadar olağan birşey var mıdır?
Nazım bu yemeği ısıtıp önümüze getirdiğinde, Avrupa bunun tatlısını yiyordu..
arabesk gibi yani..
neyse...
gelelim şiire..
fukara edebiyatı işte..
Sinyali hocam Kısakürekten bir örnekle pekiştirmiş..
Necip Fazıl ın o taksimatla ilgili iki mısrası , sosyal vaziyet analizine soyunduğu uzunca bir şiirinin iki mısarsıdır..
Kısakürek bir küçük tespiti de uzun bir analizin içine sıkıştırıvermiş..
oturup da bu fukara edebiyatını bütün bir şiirinin konusu yapmamış..
çünkü O nun söyleyecek başka şeyleri de vardı..
Selçuk Bekar ın, o pasiflenen sayfasında bir Çin atasözü vardı..
- Bir yerde küçük insanların gölgeleri büyüyorsa, orada güneş batıyor demektir -
işte herif dünyanın bir ucunda bilmem kaç tarihinde böyle bir laf etmiş..
bozdur bozdur harca..
Sayın,'UZAĞIM' Belliki rümuzunuzdan da anlaşıldığı gibi gerçekten bir çok hakikatlardan uzak kalmışsınız!
Efendim; biz herkes ümidini zekata bağlasın,sırt üstü yatıp ;'ARMUT PİŞ AĞZIMA DÜŞ' yapsın demiyoruz. Herkes elinden geleni yapsın buna rağmen fazla yani yeterince kazanamıyorsa geliri biraz fazla olanlar onlara yardımcı olsunlar. merhamet ve şefkati rafa kaldırıp husumet ve hasetlik tohumlarının yaylmasına zemin ihzar etmesinler. Allah(cc)ın
resulü(sav) efendimiz;'KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR!' Buyurmuştur. Bu adil bölüşümün en gerçekçi tatbikidir.
Zenginliğe gelince; İslam da zenginlik ölçüsü; 80 gram, altına ve ya muadili paraya(borçlarıının dışında) malik olmaktır. Bu miktarın sahipleri zekat ve fitre vermekle mükelleftir. Ben bunu da yapmam, açlığı, yoksulluğuda onaylamam diyen arkadaşlar, sözlerinde samimi değillerdir.
Ben sizin anladığınız manada zengin değil, gönlü zenginlerdenim ve kendi yağımızda ,iktisadın ve kanaatin de bereketiyle kavrulmaya çalışıyoruz. Ama halen eşylarımızı taksitle alıyoruz. Size verecek fazla bir arabam ve araba param yok ama, Buralara yolunuz düşer de karşılaşırsak, herhangi bir ihtiyacınız da olursa görmeye çalışırız.
Selamlar, hayırlı çalışmalar
Direnen kentler geliyor aklıma kimi şairlerin şiirleirni okuduğumda. Nedense aklımda mütebesssim bir Diyarbakır var bu şiiri okuduktan sonra.
Direnen kentler;
Hegamonyanın, sultanın, saltanatın, tiranlığın merkezi olmayı asla kabul etmeyen, bilakis bunlara karşı hep bir mücadele sergilemiş, hep kendinden vermiş, yanma, yakılma ve yıkılma pahasına boyun eğmemiş sabbar şehirler.. Diyarbakır bu şehirlerin anasıdır galiba.. Zira batısında Truva, doğusunda Babil, Ninova tarih sahnesinden silinip gitseler de Diyarbakır bir şeylere direnmeye devam ediyor bin yıllardır orada..
Direnen Şairler bilirim bir de;
Direnen kentlerde yaşan zulme, kıyıma, yıkıma dur demek isteyen, kendince adalet ve doğrular ila sözkonusu kentler arasında köprü olmak isteyen. Güzellikleri oraya taşımak isteyen. Oralara buraların ne denli güzel olduğunu öğretmeye çalışan bir köprü..
İşte nasıl direncin ve sabrın kentiyse benim için D.bakır, Nazım da direncin ve sabrın Şairidir. Dünya görüşü, yaşam biçimi, kimi sözleri ve şiirleri elştirilebilir pekala ama sabrı ve direnci, ödediği bedellerle uluorta ve çırılçıplak duruyor..
Neyse.. zaman yetmiyor bazen gülüşümüzü dımdızlak göstermeye..
yok..sizin önerdiğiniz yol,iyi bir yol değil sayın Hak Şahin'i...
neden mi? insanları tembelliğe itiyor bu sistem çünkü...dilencilerin sayısı artıyor her geçen gün. 'nasılsa bana yardım ederler,bir şekilde karnım doyar,sırtım açık kalmaz' diyorlar..bu düşünce zerk edilmeye çalışılıyor insanımıza...sonra da,seçim arefesinde önlerine konulan şeylerle onları kandırıp başa geçiyor,başta kalmayı da başarıyor bu sistemden yararlananlar....
yani,demokrasi denen şey böyle işliyor bu memlekette!..akıl ve mantığın yok edilmesine dayalı bir işlerliğin kurbanı oluyoruz açıkçası!..
kimin elinin,kimin cebinde olduğu çok belli yani!..neresini savunuyorsunuz ki,bu sistemin hı!..
ve bu arada,sanırım zenginsiniz...lütfen bana bir araba yollayın emi!..sadakanız olur!?:)))madem böyle,ben de sizin dilenciniz olayım!..
susmayı bildikten sonra yazmayı bilmek başlıyor.. böyle bir evrimin geçtiğini tahmin ettim bu yazısından şairin hayatından. böyle insanları tebrik ediyorum. kutluyorum yaa.. gurur duydum gerçekten. Allah bana da nasip etsin.. Hepimize nasip etsin arkadaşlar.
Marifet mi ey şair, karanlığı zemmetmek?
Asıl hüner mümkünse, onu hemen halletmek.
Herkes yaksa birer mum, kalkar muzlim vasatlar
Makul olan ne ise, ona vermeli emek?
Ülkemizin bir çok batılı ülkelere kıyasla bu gün bile çok geride olduğu bedihi bir hakikattir. Ama bir çok doğulu , uzak doğulu, güneyli, kuzeyli ülkelere kıyasla da epeyce müreffeh bir ülke olduğu inkar edilemez.
Velev ki durum hali hazırda bile, fakirlik edebiyatı yapan arkadaşların dediği gibi olsa, sırf bunu tenkitle iktifa etmek yanlıştır.Doğru olan; çok olanın az olana vermesi ve her halukarda yardım etmeye çalışmasıdır ki, bunu islam, 1 500 yıl önce infak müessesesini yasalaştırmakla halletmiştir. Zengin sayılan herkes malının, parasının, mahsulünün, zinetinin, zekatını, öşürünü, sadakasını, fidyesini, fitresini ,hayırını vermekle mükellefti ve vermeyenden devlet zorla alıp muhtaçlara veriyordu. Bu müessese yeniden halk arasında ihya edilse şikayetler ya asgariye inerdi ve ya hiç kalmazdı! Ömer İbni Abdulazizin döneminde böyle idi. Zenginler zekat verecek fakir kimse bulamıyorlardı. Durmadan fakirlik, yoksulluk istismarı ve edebiyatı yapanların kulakları çınlasın.
Herkese hayırlı çalışmalar.
Kimi Karun yolunda,
Ki Harun yolunda.
Kim kazançlı çıkacak,
Sanıyorsun sonunda?
Necib Fazıl karaborsadan şikayetçi,
Kara borsa kanunen de dinen de yasak.
İster müslim,ister gayrı müslim
ister kapitalist,ister komünist,
Yapanın adı ne olursa olsun
Şairler elbette karşı çıkacak.
Ne varki şair olan,birinden kaçıp birine sığınmayacak.
'umutsuz yaşanmıyor (lan!)' diye bitmeliydi şiir bence...:))))
bir de böyle okuyun şiiri şimdi lütfen!..ve 'lan' sözcüğünün içine kimlerin girebileceğini düşünün sonra...ah o kimler ki,kimlerrrrrrr!..
hepsi
halkını yiyen yiyiciler!..yazları,katları,adaları,semtleri,fabrikaları olanlar var ya;yetmiyormuş gibi ceplerine atıyorlar ülkemin satılan toprak paralarını!..ye babam, ye!...umarım şişer karınları da,ölemezler beh!..
vah bana, vahlar bana....kümesimde tavuk olmuşum da haberim yok!..,yem yok,su yok...utanmadan derler ki;
'boş durma sen
kurkuk ol
üç yumurta yumurtla!'
iyi de
ne yaptın
yumurtladığım yumurtaları!..
içini yiyip
ölüme
ve
sokağa attın kabuklarını!..
hayırlı olsun bakkim!:)))
saygılar herkese...yaramı deşen Nazım'a da.....
Bu şiir ile ilgili 55 tane yorum bulunmakta