BÜYÜK BULUŞMA
Erzurum Üniversitesine kayıt olduğum günleri hatırladım yeniden. Bir gece sonu karanlık henüz dağılmadan varmıştım şehir içindeki otobüs yazıhanesine. Hava açıp karşımızdaki kıraathane açıldığında ben de çay içmek üzere vardım oraya. Bir çay geldi, yanında akide şekeri vardı. O zamanlar şeker kıtlığı vardı. 1974 yılı. Ambargonun ve kuyrukların sürdüğü yıllar. Ben şekeri bardağın içine attım. Ocakçının kaşık getirmesi için işaret ettim. Bana öfkeli bakışlar fırlattıktan sonra çay kaşığı getirdi. Bu anımı hiç unutmadım.
Sonra kayıt, eğitim başlaması vs. Kalacak yer sorunu başlamıştı. Hocamın tavsiyesiyle öğrencisi Beşir’le kiralık ev aramaya başladık. Hiç kimse bekâr öğrenciye ev vermeye yanaşmadı. Biz ümidimizi kaybederek memlekete döndük. Bu ev arayış sürecinde Vakıflar yurdunda kalmıştık. Orada Aziz Bayındır ve Faruk Beşer de kalıyor, yaz tatilinde evlerine gitmeyip burada eğitimlerini sürdürüyorlardı. Faruk hoca klasik medrese eğitimi alıyor, Aziz ise kendi kendine meal çalışması yapıyordu sanırım.
Bir müddet sonra Araştırma hastanesinin yurt olarak tahsis edildiğini duyarak Erzurum’a döndük. Bu arada MTTB şubesini arayarak bulduk. Kapısı kapalıydı. Neden sonra bu kapının açıldığını yeni bir yönetim sayesinde faaliyete başlandığını duyarak bu faaliyetlere katıldık. Yönetimde başkan olarak Mustafa Ateş göze çarpıyordu. Diğerlerini şimdi hatırlamıyorum. Ömer Dinçer’in Orta Öğretim Başkanı olduğunu arkadaşlarımdan birinin sayesinde hayal meyal hatırlıyorum. O Ramazan başlatılan iftar programlarının teşkilatın canlanmasında önemli bir yeri olduğunu sanıyorum.
Mehmet Kahraman ve rahmetli Selahaddin İpek’in Sezai Karakoç anlatımlarının benim kültür hayatımda büyük yeri olduğunu düşünüyorum. Daha sonra onlar vasıtasıyla devam ettiğim aramızda edebiyat evleri dediğimiz evlerdeki Sütun okumaları benim için önemliydi. Orada Beşir Atalay ve Nazif Gündoğan’ı tanıdım. İsmet Özel’le ilgili bir anım da bu evlerden birinde geçmiştir. Nazif beyin ısrarıyla o akşam Cinayetler kitabının anlatımı sonrası ‘neden bu ad, neden Cinayetler kitabı’ diye sorduğumda ağlaması beni utandırmış, Nazif beyin beni kullanmasını yadırgamış, kendimi suçlu hissetmiştim. Her köşe başında cinayet işlenirken diye cevaplamış, her halde sağ sol cinayetlerini kast etmişti. Belki de manevi cinayetlerden bahsediyordu.
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta