Aile ziyaretlerimin sonuncusunda karşılaşmıştım onunla. Hâla eskisi kadar alımlı, hâla eskisi kadar güzeldi. On yıl öncesinin liseli kızından eser kalmamıştı ama bir tanrıçanın kelimelerle anlatılamayacak güzelliğine bürünmüştü. Onu gördüğüm o an heyecanlanmamış olsaydım eğer, şüphesiz anılarıma, o fütursuzca yaşanan gençlik aşkıma ihanet etmiş sayardım kendimi. Ne var ki böyle bir şey olmadı. Gördüğüne sevinmesini umarak baktım gözlerine; gözlerime baktığını fark ettim. Anneme yakalanma korkusundan belki, çabuk kaçırdı yıl yorgunu bakışlarını. Aradan geçen onca yıldan sonra, belki söylenebilecek birçok şeye rağmen sadece kuru bir “merhaba” diyebilmenin burukluğuyla selamlayabildim onu. Sıfat tamlamalarının eksikliğine bürünen cümlelerimde hissettiğim acizliğimi. Oysa baş başa olsak neler söylemezdim ki! Ama söylemedim; söyleyemedim. Yirmili yaşlarda yaşanan o deli dolu sevda yıllar boyu sır olarak kalmıştı aramızda. Ne ailesi bilmişti, ne de benim ailem… Kazanılan üniversite sınavının şaşkınlığında, aşkımız da savruldu bizim gibi farklı şehirlere. Telefonlar taşıdı önce ayrılığımızın ağırlığını, sonra elektronik postalar… Derken hoyratça harcadık sevdamızı.
“Bir bakış bir bakışa neler anlatır; bir bakış bir aşığı senelerce ağlatır…”
O bakış yıllar sonra buldu beni; acıttı yüreğimi: ayrılırken evden, bakışları kaldı yüreğimde…
Sakin tavrıyla anlatırken konuştuklarını, annemden öğrendim evlenip boşandığını. Alkolikmiş eski kocası. Berk’miş oğlunun adı.
Konuşmakta olan annemin kulaklarımdan silinirken yavaş yavaş sesi, unuttum her şeyi, herkesi. Akıntıya çekilen küreklerden yoruldu artık bedenim; yalnızlığımın sancılarında, büyüler bozuyorum şimdi.
Kayıt Tarihi : 18.1.2008 12:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
olmayacaksan nefesim…
gitme! giyme beyaz gelinliği…
asi hüzünler sarar gecemi…
geçmem…geçemem...
dönülmez tövbelere gömdüm seni…
TÜM YORUMLAR (5)