nasıl oturduğu önemlidir
bir insanın
Massachusetts diyordu adam,
Harvard….
lütfettiler, verdiler bir fırsat
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
tekrar şiirdeyim :) kutluyorum Günaycım..
dedim ya …yoktu
ne arkaya fırlamış bir kol
ne bir gövde yana kaykılmış
külhanvari
ne de bir bacak
diğerini ezmekle meşgul
karşıdakini belki…
nasıl oturduğu önemlidir bir insanın
öyleki
pazularınz konuşur sizden önce
bugünler için yetiştiler hattı zatında
gövdeniz efendim,
hakkını yemeyelim
nasıl da terlettiniz salonlarında sporun
beyninizden önce
cilalı imaj devri..siz de haklsınız
Sevgili dost,
Bu güzel ve anlamlı çalışmanızı severek okudum.
Kutlarım değerli dostumu.....Emeğinize,yüreğinize sağlık...
Güzeldi......Başarınız daim olsun....şiirle kalın...
Saygım emeğinize ve sizedir......
ve bacaklarınız
yetişemedi hızına hiçbir uzvunuz
oturuşunuz beyefendi
onu diyordum
ama yoktunuz…
ve hala Konuşuyordu “adam”
sus pus kollarlı
ve
yan yana bükülü dizleriyle
dedim ya
nasıl oturduğu önemlidir bir insanın
hem de çok…
elleri kolları
ya da
kendiyle...
............Güzel bir şiir okumanın mutluluğu ile sizi yürekden kutlarım üstadem.Tam puan + Antoloji.
Bu bir kişilik meselesidir. Günümüzde en büyük okullarda okumuş olabilir; Mal varlığı oldukça çok olabilir; Her türlü yüksek meziyete sahip olabilir; o kişi tevazudan yoksun ise kendini diğer insanlardan üstün görüp küçümseyecek ve karşısındakini gale almıyarak gerek oturuşu ve gerekse mimiklerle, üstünlük vurgusu yapmak karşındakini sindirmek, hor görmek ve karşısındakine baskı yapmak amaçlıdır. Tevazu bilginin, görgünün, ahlakın, asaletin kendinden emin olabilmenin neticesi oluşur ki; Böylesi biri kendini kimseden üstün görmez, bir kalp kırdı mı bütün cihanı yıkmış kadar günah olduğunu bilir, mala mülke önem vermez, hele ki bunu belli bile etmez...Böylesi kendinden emin birinin kalbinde fırtınalara yer yoktur; O Yürek dingindir, konuşma ve hareketlerde dingin olur....
Pandomim bedenin konuşması sanatıdır. Kişilerin gerçek kişiliğini karakterlerini beden dilleri ele verir...
Sevgili Günay Hanım şiiriniz oldukça değişik bir konuyu işlemiş ve oldukça da güzel olmuş. Sayfalar dolusu yorum yazılabilecek bir konu...Kutluyorum efendim. Saygılarımla...++
iletişimin önemini anlatan farklı bir çalışma okudum kaleminizden..tebrikler...sevgi ve saygılarımla
Sözlü iletişimin yanında sözsüz iletişimin de ne kadar önemli olduğuna dikkat çeken ve düşündüren düşünmeye zorlayan bir şiir..zaman zaman içinde bulunduğumz huzursuzluk güven eksikliği ve gerginlik duygularını karşındakine farkında olmadan hissettirebilirsin..ilişki iletişim bütünlüğü bakımından önem taşıyor sağlıklı bir iletişim için çok fazla önem taşıyor..kendini çok iyi gözlemleyebilen her şekliyle kendini çok iyi tanıyabilen için yaşamda hayati önem taşıyan herşeyi daha iyi gözlemleyip daha iyi analiz etmesi fazlasıyla kolaylaşacak elbette..
Önce kendimizi sonra yaşamı her alanda çözme ve sağlıklı bir toplum oluşturma yolunda yolumuz açık olsun sevgili şair..değerli dizelerini kutluyorum sonsuz sevgilerimle..
Öyküleme mekanlarındaki seçimlerimizin ve bunlara kendimizi konumlandırma biçimlerimizin tümü gerçek'le karşılaştırılmamalıdır.
Filmler ya da tiyatrolar ; sahneleriyle,setleriyle,platolarıyla ve onları varsıllaştıran tüm dekorlarıyla kendileri için vardırlar.O mizansen içindeki tüm kişiler de gerçek kimliklerinden sıyrılarak rolleri gereği oralarda olurlar...
Onlar olmasaydı bu tip öyküler de olmazdı kuşkusuz.
O sineme ya da tiyatrolara ad koyarken tanıdık yüzler olarak mı seçiliyoruz?
Soru bu / sorun ise bundan ayrık!
Gerçekle karşılaştırılmaması gereken bu tür gösterimlerdeki kahramanlara dikkatlice bakınız.
Öykü yakalama bakımından çok varsıl kaynaklara;o kaynaklarda çok değişik tip'lere sahibiz.
Korkuya/korkulu insanlara; haritaya/harita arayan insanlara;tutkulara/tutkulu karakterlere rastlıyor oluşumuz bundan .
Oralarda kendi korkularını ya da sevinçlerini iç içe yaşıyor olmaları senaryoların gereği ve gerçeği.İzlemekte olduğumuz rol akışı sırasındaki lestleri ve mimikleri bu nedenle normal karşılamak zorundayız. 'the end' yazısından;perdelerin boydan boya kapanmasından sonra gerçek yaşama karışacak olan insanlar 'kendi kimliklerini' bıraktıkları yerden almak ve 'o yüzle'gerçeğe dönmekle görevlidirler.
Artık bu yeni süreçte herhangi bir tavır tanımı dikte edilmeyecektir.
Öteki canlılardan kendilerini ayrık görmeleri,hareketleriyle doğayı tamamlayıcı yönlerinin olmasındandır.Doğanın gerçeğinde kendi kimlikleri ve hareketleri net bir fotoğraf olarak durur.
Yabancılaşmanın nedeni nedir ?
Kendisini huzursuz ,huysuz kılan her şeydir.Kendisini doğa'dan ayrı tutmasıdır...
Kendisine karşın kendi varlığı olamamsıdır.
Kadim kültürlerden ayrık bir oluşum içinde kendine yeni şekil verme ve o şekille seçilebilir olma istencidir.Bunu,doğanın bir parçası olarak görmeye kalkışması ise tam anlamıyla bir ikiyüzlülüktür...
Böyle bir ilişki biçemi ile yaşamı sınırlamaya kalkışmak ise dişe dokunur bir hoyratlıktan başka bir şey değildir.
Okuduğum şiirdeki bütün partisyonları yukarıdaki açıklamalar ekseninde değerlendiriyor ve Sayın AYDIN'ı ;yakın plan gösterimiyle bir karakterin teşhisine olanak tanıyan bu özgün şiirinden dolayı kutluyorum.
Nicelerine.Erdemle.
Beden dili kişinin iç yüzünü döküyor sessizce....Aynadaki görüntüsünü veriyor...Harika bir şiir.Zevkle okudum.Gönülden kutluyorum. Sevgiler.
beden dili insanların kişiliğini de ele verir bir nevi.. konuşma, aksan, mimikler her ne kadar bizi beslese de beden dili tüm bunların toplamıdır.. sanırım şairim de bunun önemine parmak basmak istemiş.. kutluyorum sevgili Günaycım, saygılar..
Şimdi desek... 'Oturduğu yeri satın alır, efendidir...' Ne anlarız bu laftan?
'Sinema koltuğu mu' satın alıp, bir süreliğine oturacağı yer? Ya da bir tiyatro salonu, bir konser midir gövde gösterisi yapacağı?
Eskiler elbette bilip dediler.. Ezbere bir söz değildir herhalde...
Bir davranış biçimi, bir saygı gösterisi, biraz 'adamlık/insanlık' belirtisidir denmek istenen... O 'oturuş', öyle bir oturmalı ki yerine.. Karşısındakiler, izleyenler 'kişiliğe, ünvana sinmiş' ağırlığı, olgunluğu hissetmeli... Ya da tersini... Görmeli 'ta karşıyakaya', burunlara değecek kadar 'ayakkbıdan fışkıran sivriliği...'
'Oturmak' deyip geçmemeli diyor şiir... Tam bir Günay Aydın klasiği ile, taşı gediğine ustaca koyuşla....
İbretle okudum Öğretmenim... Gurur duydum sizinle, şiirle... Gönülden kutluyorum..
Bu şiir ile ilgili 40 tane yorum bulunmakta