Bütün sesler, gürültüler bir anda sustu,
Çünkü beklenen melodi, sen konuşunca başlar.
O ses ki, en derin yaramı usulca örter.
Karanlık ruhuma doğan titrek bir ilkbahar...
Ne bir su sesi kadar yalın, ne de telaşlı rüzgâr kadar,
Bir şelalenin çağıltısı, ruhumu yeniden yıkar.
Yedi notanın sığmadığı, kadim akışlı bir nehir,
Her hece, altın bir fısıltı gibi dudaklardan yayılır...
O tını, yorgunluğumu dindiren en eski ilaç,
Kalbimdeki pası, her bir titreşimiyle temizler.
Bir şairin asırlarca aradığı elzem bir ihtiyaç
İşitince tüm hayallerimi, umudumu yeniler...
Sustuğun anlarda bile, yüzlerce kez yankılanır,
Yokluğunda odam, kayıp bir mabed gibi çınlar.
Ne güneş doğsa ne ay, sesin olmadan fayda etmez,
Yazmamın en elzem şartıdır, o sesle şiirler bitmez...
Senin sesin, bir konuşma değil, ruhumun ezberidir,
Kâinatın en gizli, en kutsal ayeti gibidir.
Dinlemeden geçen her an, büyük bir kahırdır,
İşitilmeyen senfoni, ve o ses kalbimin yegâne sahibi...
Ne zaman duysam seni, yörüngem şaşar benim,
Saatler durur, dünya derin bir uykuya dalar.
O an, ömrümün en değerli, en narin kristalidir,
O ses, bilmediğim bir şiiri yüreğime fısıldar...
Ve ben, o tınıyı duydukça var olurum, eminim,
Sonsuz sessizlik, senin yokluğun demektir bana.
O büyülü melodi hiç kesilmesin, tek bir saniye bile,
Çünkü benim varoluşum, artık senin sesindedir unutma...
Kayıt Tarihi : 21.11.2025 16:03:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!