Şimdi o koca yüreğinin altında gölgelenmedeyim…
Sisli bulutları da görüyorum dağların yamacında…
Mesafeler bana, ben de mesafelere aldırış etmiyorum…
Yağmurlar altında, billur güneş tanecikleri arasında yürüyorum…
Yine hayallerimi dualara emanet ettim…
Geceye sor beni…
Gündüze sor…
Birbiri ardına dizilmiş sağa ve sola koşuşturan kalabalıklara
sor…
Talan ettim bütün hatıraları…
Bir bir yaşıyorum tüm renklerin açık tonlarını…
“Nasip olmuş bir hayatın içinde kaderle birleşmiş iki
yürek…”
Aşkın resitali…
Biz doğrularımızın peşinde koştuk.
İnandığımız yapı taşı değerlerimizin arkasında olduk.
Sevgimize inandık, saygı duyduk…
Temizdi duygularımız…
Nezihti…
Birbirimize güvenmeyi öğrendik.
Yârini bulan şükreder!
Birine yâr demek, onu kabullenmek zordur.
Aradığın yâri, aradığın sevdayı zor bulursun...
Bazı gönül kriterlerinden geçer sevda.
En sonunda imtihan başarılıysa yarenin gönlünde ateş olur.
Yanar yürek…
Dert başlar, hisler çalışır, en yoğun derecede…
Yâr diye seçtiğin kişiden gelen şekere de zehre de razı
olursun…
Ondan gelen zehir de şeker de yenir dersin.
Lakin gerçekten sevdiysen…
Biz sevdik işte…
Çok sevdik…
“Adına sevda denir; titrek yürek ve yüksek ateşe sebep
olan, beden yurdunu saran bu gönüllü veba türünün…”
Sözdür aşk…
Teslimiyettir…
Kabuldür…
Zorlukları, kederleri beraber aşmaktır…
“Ey sevgili; içimde bir his var!
Sanki bu yokuşun güzel bir inişi var…”
Yârim…
Cennet parçam…
Gönlümün seçtiği bahar…
Canıgönülden sevdiğim ve olmazsa olmaz dediğim gül…
Tüm özelliklerin ahenkle dizayn edildiği nur…
Rabbimin lütfettiği ciğerpârem…
Bir temmuz günü…
Hayatıma güzellik, nur bağışlayan temmuz...
Vakitlerimin tüm huzurlarını ve ömrümün tüm mutluluklarını
bana ikram eden temmuz…
Gönülden yaşarız birbirimize karşı duygularımızı.
Çelişkiye yer olmaz.
Yapmacık duygulara da yer yok bizim sevdamızda.
“Bizim için aşk; iki şehir arasına gönül köprüsü koyup,
aynı duada birleşmekti…”
Bir niyetti…
Kısmetti…
Adı aşk…
Dualarımız vardı bizim…
İçten, samimi…
Onlarla yaşadık, onlarla büyüttük sevgimizi…
“Kavuşmaların merhametli tasarlayıcısı, esirgeyenlerin
en yücesi, bağışlayanların en büyüğü, beni ona, onu da
bana bağışla. Bizleri hayırla kavuştur…”
Kolay olmadı sevdamızı vuslatla taçlandırmak.
Kavuşmamız kolay olmadı…
Kendi sevdalı gönüllerimizi hoşnut ettik.
Ardından dostlarımızın derdine düştük…
Hatta büyük gönüllerin derdine düştük…
Dertlendik…
Çok fırtına devirdik.
Fakat ellerimiz hiç ayrılmadı…
Fırtınada savrulduk, fakat yıkılmadık…
Ayrılmadık…
“Güllük gülistanlık değildi hayat. Fakat içimizde güller
besledik, büyüttük…”
En zor anlarımızda birbirimize sığındık…
Acıydı…
Adına sevda denir mi yoksa…
Ve canıgönülden memnunuz birbirimizden.
“Sevdik, nice hüzünleri beraberce. Kavuştuk, diyar diyar
gezdirip büyüttüğümüz hayallerimize…”
Bambaşka bir diyardayım...
Geçmiş desen var, gelecek desen var gözlerinde.
Dokunma, uyandırma.
Mevsimleri görüyorum…
Kaç cemre düştü yürek coğrafyasına…
Onu da biliyorum…
Biraz bulma beni, biraz görme.
Öyle güzel ki yüreğin, uyandırma…
Bazen erkenden ağlamak istiyorum.
Üzülmekten korkuyorum.
Avuç içlerimden sakın gitme…
Titriyorum üzerine.
Gözyaşlarım günahlarını silemez, fakat kalbine dokunabilir
yârim…
Güzel günleri hep sonraya bırakmayalım!
Bazen uzaklara gidelim…
“Huzur adlı nefesler alalım!
Yalnızlıklarımızla buluşup, umutlarımızla hasbihal
olalım…”
Yâr;
“Çocukluğuna insek…
Hangi oyuncaklarla oynayıp, hangi çimenlerde gezdiysen;
hepsini bir bir tebrik etsek…”
Gözlerinin içinde seyahat etsem, oradan gönlüne varsam.
Dertleşsem yüreğinle…
Fısıldasam oradan da duyar mısın?
Anlatsam tüm duygularımı…
Utanıp sıkılmadan, yüzüne bakmaya cesaretim olmadığı
anların tadını çıkarsam.
O maviden bir parça gönlüne seni anlatsam…
Bitmese duygular…
İlahi aşka doğru yol alsam sonra, en güzel yere varsam…
“Zikrime düştüğün an, hamd ve şükür sıçrayan yüreğim
en güzel sona, Yaradan’a varır hep…
Nasip eden ve bağışlayan en güzel yâr’e…”
Gönlümün gülü…
Demem o ki, önünde ve arkasında adının…
Okyanuslara benzeyen çerçeve gibi…
Bahar esintisi bir rüzgâr gibi…
Bir cemre sıcaklığıyla donanmış, bezenmiş toprak gibi…
Karınca sürülerinin kışlık erzak depoladığı sıcak bir yuva
edası…
Mor sıcaklığı, beyazın masumiyeti gibisin…
Güzel kokuları olan tek söz benden sana…
İkazların ve seslenişlerin…
Hoş duyguların…
Kavuşmaları olan bekleyişlerin…
Tüm yumuşaklıkların…
Kabullenilmiş en gerçek yankısı…
Söylesem, sussam, baksam…
Uzun uzun dinlesem yüreğinin mavi tonlarını…
Yağmurlar yağsa…
Gönül şehirlerinde toprak kokusu eşliğinde yol alsam…
Hepsiyle bir bir hasbihal olsam…
“Öyle işte…
İzah edemem…
Her günümüz sevgi, her günümüz muhabbet olsun…
Aşkı bir güne, bir kelama sığdırmak da neymiş?”
Sözlerin belki vardır fakat gönlün sınırı yok…
Kulakların alışılmış en tatlı gürültüsü…
Ve en tatlı gülücükleri barındıran…
Üç kelime anlatır yüreğini…
Havaya, suya, toprağa yazsam…
Ebedi silinmesin diye, adını…
Gönlüne en çok yakışan üç kelimeyle bitsin bu yolculuk…
“Bütün güzel sözler…”
Mehmet Sedat KurtKayıt Tarihi : 19.5.2018 11:48:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MAKAM-I AŞK KİTABINDAN...
![Mehmet Sedat Kurt](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/05/19/butun-guzel-sozler-2.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!