Nihayet bir sosyalist gibi battı güneş
Yaşayanlar ölülerle birdi
Eşit aradaydık bütün gözlere
Gölgeler kusurludur aldatarak büyüyorlar
Uzaklaşan bir selam sanıyor kunduz yuvasını
Origami kuşuyum tehlikeli zamanlarda
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Sn, Nilgün Hanım Kurbağa Kalbi Şiirime İnce ve İçten Yorumunuza Teşekkürlerimi Sunarım.
Saygı ve Sevgilerimle.
Özgürlük türküleri her ülkede aynı amacı seslendirir...
Güzel ve bilgece...
Kutlarım üstadım.
dil bilmeye gerek yok,din bilmeye de ,tapinmak icin tas tasimaya da ..sevgimle
Dil bilmene gerek yok
Bana seslen
El Che
Bütün dillerde arkadaş
arkadaşlık...
Dil bilmene gerek yok
Bana seslen
El Che
Bütün dillerde arkadaş
Güzel,kutlarım.Arkadaşlık ve dostluk adına.Yüreğnize sağlık.
Dünyada yaşayan bütün insanların dili keşke tek olsaydı.
Fakat insanlar aynı beyin yapısıyla aynı biçimde düşünüp değişik seslerle anlaşıyorlar. Düşünme mekanizması büyük çağdaşlık, anlaşma seslerindeki farklılık büyük ilkellik. Elbette şiirin ana vurgusu bu söylediğim değil. Akla düşürdüğü yan düşünceler.
Güneş her gün aynı biçimde batıyor. Güneş batmadan önce dünyanın her dönüş ivmesinde insanlar gibi gölgelerin boyutu da değişiyor. Elbette şiirin bu doğrultuda hedeflenmiş bir coğrafi yönü bulunmuyor. Güneşin gün sonunda batışı sonrası gölgeler yok oluyor. Gölgesizlik eşitliğinde ferahlık yaratıyor.
Güneşin bulunduğu noktaya göre değişen gölgelere aldanır gibi aldandık şu insanlarır oluşturdukları sistematik yaşantılarda.
Yuvasını uzaklaşan bir selam sanan kunduz gibi.
Gölgelercesine.
Oysa tehlikeli zamanlarda gereken yere uçmak için kanatları açmak gerekmekte. Gölgeler uçmaz. Kağıttan kuşlar gibi.
Vuran kim, vurulan kim?
Kahramanların dili değişik olsa da amaçları genelikle aynıdır, değişik haklklardan olsalar da.
Bütün insan beyinleri akraba...
Kimi çimenlere uzanabiliyor, kimi gördükleri nehirlerde yıkanabiliyorlar. Kimileri hiç biri.
Nilgün Aras filozofik ve sosyolojik yorumunu şiirinde yine ustaca kendine has insan diliyle yapıyor.
Şiiri bütün dillere arkadaş.
Kutlarım yüce yüreği,saygılar
Elbette bir çok tasnif yapılabilir insanlar hakkında..Baktığınız ve bakabildiğiniz açı genişliğince..
İnsanlar için yeni bir tasnif yapma dürtüsü verdi bana şiir..
1.İdeolojiyi, bir lobi,bir yalnız kalma korkusundan kurtuluş veya bir çıkar işbirliği olarak alanlar
2. İdeolojiyi; yaşanmaya değer hayatın karşılığı olarak alanlar, objenin ve nesnenin varoluş tanımı olarak alanlar,ideal yaşam biçimi arayışının içinden geçilmesi zorunlu kapısı olarak alanlar..
3.İdeolojiyi alamayanlar...Bunlar da iki sınıf olsa gerek..ya ideolojiye sığmayanlar veyahut kendilerinde ideolojilerin tüneyebileceği bir basamağa sahip olmayanlar, dümdüz insanlar.
İnsanlar bu üç şıkkın arasına sıkışan varlıklar mıdır acep..Kimbilir? ?
Eveeet, bütün tasniflerin bende daima bıraktığı burukluğu yeni baştan tadarak sözüme devam edersem..
Esasen düşünen,düşünebilen insanın bu yolda uğrakyeri, evreni bir bütün olarak izah edebilmenin imkansızlığı ve fakat bu yolda gayretin zorunluluğu..
Bu tespite bağlı olarak ben büyük insanlık ideali peşinde koşmanın mecburiyeti ve hüsranında yıllarca tahteravali oynamış birisi olarak yani herhangi bir ideolojiyi veya bilinen ideoloji etiketlerinden herhangi birisini henüz ruhunda içkinleştirmemiş birisi olarak şunu söyleyebilirim..
Sayın Aras, İkinci şıkta inanılmaz bir içkinlik (mündemiç- Immediately) haline erişmiştir,bu hal ile hallenmiştir ki nazarımda.Anlatamam..
İdeoloji ile evrenselliğin sarmaş dolaş halinde iki yüzlülük olmaz..Bu yüzden dost dost diye nicesine sarılıp sadık yarine giden bir El Che ile Aşık Veysel cahillerin anlayamayacağı bir domende- bir düzlemde- birbirleriyle ne denli mündemiçtirler, iç içedirler kimbilir...
Dil bilmene gerek yok
Bana seslen
El Che
Bütün dillerde arkadaş
Bütün dillerin arkadaş olduğunu, bütün dünya birgün öğrenecek, ama geç kalmasak bari... Sevgi ve saygılarımla esen kalın!(10on)
çok güzel 'origami kuşu' yaparım:)))))sahi söylüyorum, sevgili Aras...ama yok, onu uçuracak gökyüzüm, aşkım...kuyruğundan çekiştirip, uçurmaya çalışıyorum, hepsi bu kadar...:)))))
kutluyorum, sevgiyle...
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta