Kemikkıran motifli bu büst askısı, işte sallanıyor havada!
Biraz sitemkar ve çokça üzgün hatta oldukça kindar birde.
Ama soyuyor mutsuz, zarfını tünellerin, incecik bir balçık:
Tünelin içinde kokuşmuş bir alay her şey, ne varsa
Maksatsa, içinde bulunduğunun dışına çıkmaksa iç’in;
Doğru ışığa gidiyor, yanılası yunan kerametini taşıyan
Orada kılçıklar var ve bu koridor oldukça dar; burgu
Cümleleri havada oluşturuyor sorgu bulut kümeleri,
Daha bir haysiyet kazanıyor ar, nefretten bile, hüner!
Ulu bir nefes hayat buluyor tozlu yerde, daha demin
Tünelin duvarları zar’ını soyuklayıveren ki o hurdahaş!
Kin içirilen bu parmaklar nefes almak için kan sömüren;
Haşhaş öğütüyor dev tokmaklarıyla rahminin doğa ana’nın,
Çiçeklerin, anıları yakartan, özüne konan saf bal arılarının –
Şeytan sarısı o sis başkalaşımından, seven’e darısı, hep artan!
İşte stepne dansı eden havan, köylü kadının ite kaka geçirdiği
Ele avuca, bağıra çağıra, şuursuzca ve/ ama sarmaladığı
Ve sonra sarsıldığı, gümbürdeyerek dağıldığı, un ufak
Parçalarını toplamak için arayıp durduğu, dergah
Çin Seddi-verilen tamah onun önüne dikiliveren ve
Onun da ses çıkaramadığı bir şaşkınlık enkarnasyonu
İnisiye edilişi şah ve mat mutasyon istem dışı ivmelenişleri.
Ahh bebeğim, koyu gözet sin –sin, günah! - Dede yankıları
Erbabı, ruhundan senin narin patilerin kedi davranışlarını!
Othello gel bana! Ve gel deli Hamlet; musikisinden
Ve nağra atan solfejler dizilişi hem şiirin, Dede Efendi’liğim!
Geçtim koru koru, içinden şu kör apak aydınlığın da
Tasmasını tuttum ulaşılmaz ve şaşırtıcı bir peyzaj dizaynının –
Yıldızları fırlatıverip asan gökyüzünün farklı farklı yüzlerine!
Ama bir tek yüzeyine; döndükçe değişmeyen
Ve baş eğmeyen kıpırdamadıkça ama sallandıkça
Kan ter içinde hezeyan deja vu! ..doruklarına açılan
Bilmem kaçıncı geçitler oyuk, yayık ayranı gibi matkap!
Ayıltacağım bu bam tıngırdatan tellerini balkon altı
Serenatında Orpheus’un; uzak Şark’tan suşi, tos modernite
Ve kös ve varacağım ulu göbeklerine kavşakların, sessiz bir
Nükleer savaşı sonrası Rimini Bulvarı’nın; Siren kızları
ötüşken ordan! Ordan örecekler ve ordan, buradan,
Küp ve kare ile karo ve şurdan, canhıraştan ve vale.
Şaşkın okey, kapışmakta burçların, zeki satranç ile!
Sağlam taktığın bir oltayı salladın denize, kendine;
Her defasında, iblisin sofrasında ki dönsün özüne..
Yine daimi seferlerdeki o ışıldayan göksel yazgı..
Miğferini göstererek yalan olmayan baş ağrılarının!
Ve kalsa bile artık, bunlar senin ebedi sanrıların;
Tut ki, tekrar ineceksin o dipsizinden şafak kuyusuna..
Ancak mancınık bumerangvari fırlatacak, bir ya da iki!
Büst askısı, elbet taşır onun kılçıkları, akacak şakak;
Doğaçlamasından uğurluya-kem saf ilham yaratısının;
Değil deha fakat, çünkü gider giden, ah bak çalıyor siren!
Değil bir kararsız-Ay, umarsız Güneş'in alaca bulacalığına
bak kartopum, orada fena sıkıyorum, seni sıkılaştırıyorum.
Birazdan karşıki binaları bombardımana kötü tutacağım.
Tek ki hep kar yağsın ya da tamamına insin yağmur.
Vazgeçmek bir külfet, seni karşıya atacağım oralara
Ve kendine dönecek Güneş Baba akkor, Ay Dede.
Hepsini koydum kartoplarımın yan yana, seğirterek,
Haydi! Cik cik.. can kaldıralım uğraşın verilmişi adına!
Doyulmayacak tadına değil ulaşılanın, alınanın geri,
Hatta orada duranın, burada beliren şeylerin üstelik.
Evet şimdi karşıki eski fırın açıldı, saat sıfır sekiz sıfır
sıfır oldu, ilk kartopunu kilidi açmaya yeltenen yedi.
Ve bön bön, ama hülyalı bakan şu bir nefret uyandıran:
Anlayan anlar gördüğünde fotoğrafı, tanıdık o garezi!
Bir küçümseyen mahlukatı, sürmeyecek onun cefası!
Fazla örümcekli onun kafası, onları kendi haline bırakmalı.
Neler olduğunu anlayacak şimdi, duruyor mu bir zamanda
Gerçekten kendisi, anladığında, kartopları suratında!
Oraya, buraya dağıttım işte seni; duvar şanlı kireci gibi
Sıvandı her yere ve tavan kuzeyi ile yere de, kartopları!
Serbestsin artık şimdi, hür akabilene.. gir mağarana
Ve bekle bari öyle, düşün, almaya seni gelecek olanı –
‘Eski ağza yeni taam’ bir her zamanki üreyişinden.
Fakat değişmeye bile yeltenilecek kabilinden bilinen;
İleri gelir onun kendisinden, ise evvalası yarını’ndan!
Geri koyulan sahip olunanlar dönüyoruz bak düşsel
Yüzümüzü ileriye, bundan ötürü kalp küt! oldu sel …
Yoktan yaratılan bir dünyanın geldiği son mevki nokta
Bu yine aynı başlangıç, çorak ve sulak, bu ortada..
Ve eve döndüm işte, insan kılçığı güçlü, hayatın enerjisi;
Çok yaşa Noel Baba, sahip-Türk bir Finli sırıtışı ya da;
Çıkardım beremi kırmızı, koydum dar vazoya güllerimi
Parmaksız eldivenlerimi soyunduğumda bu buzun
Soğuğundan gelip de, astım kendimi böyle askıya ve
Yine senin öttüğün dolabın içine: Açılan bir a! ‘girift
Gizli geçit’, dış dünyaya çevrili, meşakate ama sana…
Merhale bir, kötü olmadığına inandır, tutuklanmamışsındır.
Tut ki yakaladın paçasından, geçmişsindir aşama iki'ye
Ve böyle söz vereceksin konuşması için tekrar, sevgi için
Ki görecek gerçeği sevinerek, sen karanlıktan ışık tutarak.
Zor beslenir şüphe ile korku, Shakespeare güzel demiş,
Ama tutabilene aşk olsun, oldu ise bir kere, yükselmiş
Almış başını ulaşmıştır en çukura ve oradan da ışığa
.
-
Soyuklamak: Sayıklayarak soyutlarken soymak
Kayıt Tarihi : 16.1.2005 00:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Akın Akça'nın tarzında şiire alışınca estetik ve kültür yan yana....
'Ve bön bön, ama hülyalı bakan şu bir nefret uyandıran:
Anlayan anlar gördüğünde fotoğrafı, tanıdık o garezi!
Bir küçümseyen mahlukatı, sürmeyecek onun cefası!
Fazla örümcekli onun kafası, onları kendi haline bırakmalı.
Neler olduğunu anlayacak şimdi, duruyor mu bir zamanda
Gerçekten kendisi, anladığında, kartopları suratında!
Oraya, buraya dağıttım işte seni; duvar şanlı kireci gibi
Sıvandı her yere ve tavan kuzeyi ile yere de, kartopları!
Serbestsin artık şimdi, hür akabilene.. gir mağarana
Ve bekle bari öyle, düşün, almaya seni gelecek olanı –
‘Eski ağza yeni taam’ bir her zamanki üreyişinden.
Fakat değişmeye bile yeltenilecek kabilinden bilinen;
İleri gelir onun kendisinden, ise evvalası yarını’ndan! '
kendini
Shakespeare'den esinlenip,şüphe ve korku çukurunda değerini yitirenlere ya da bir değer olduklarına inananlara da göndermeler var...
eline sağlık arkadaşım...
ümran demircan
TÜM YORUMLAR (2)