Evet geride bıraktık, bitirdik bütün mevsimleri Busegâhım
Nasıl durduracağımı bilemediğim hicaz bir hüzün sarıyor bütün bedenimi
Ülkemde her şey güzelliğini yitiriyor korkunç bir acıyla
Yüreğimin kıyısında ustura yalnızlığını yaşayan biri nefes alıyor sanki
Ve sanki o ustura kesiyor şah damarından sevgiyi ağır adımlarla...
Düşün Busegâhım
Kaç çocuk istemez babasının omzunu dağ bilip başını yaslamayı
Hangi baba çocuk olmaz ki tutunca minicik ellerinden
Ve nerede bir ana varsa kurmaz mı her zaman bebelerine sofrayı
Elleri okşamaz mı bahar kokan saçlarını tel tel
Aşkın en sancılı halini yüklemez mi sırtına evin delikanlısı
Usulca sokulmaz mı yüreğinin kanayan yerine mahallenin en güzel kızı
Nedensiz bir öpüşmenin düşü kurulmaz mı sırılsıklam ter içinde
(Utangaçlığını vurup yüzüne sen de geçmiştin bir zamanlar
Acılarımın en ücra damarından sevgiyle
Bir keresinde elimden tutmuştun
Hicran bir bakışın vardı üstelik
Dudaklarının kenarında masmavi bir gülümseme)
Oysa bir kere bile öpmedim seni hasretinden
Maviliğine dokunmadı ki dudaklarım
Ve teninden hiç geçmedi serseri bakışlarım
Neyse...
Yüzüme öyle kederli bakma n'olur
Ardı arkası bitmeyen hüzünler oturmasın gözlerine
Beni bilirsin pervasız konuşurum
Saklamayı öğrenemedim kelimelerimi
Kendi büyük harflerimle bağırdım hep
Çığlıklarım boyumu geçti
Alfabemde ne bulduysam sıkıştırdım araya
Sen de biliyorsun ki
Bir kitabın özeti kadar olmadı oysa
Geçmişe yetişme telaşıyla atıyor adımlarını gelecek günler
Tut ellerimden Busegâhım üşüyor parmaklarım
Gövdemizi boydan boya parçalayan bir uğultu koşuyor gecelerimizde
Sere serpe uzanmış bir delilik var yatağımızın kıyısında
Kızıl korkuyla kapatıyor yüzünü öldüğümüz sokaklar
Duvarlarında nefes alan sloganlar
Rengi belirsiz bir endişeyle bakıyor hep.
Acıya bilenmiş bulutlar geçiyor üzerimizden
Yağmurların anavatanı der çıkarım işin içinden de
Dilimizde demirden bir tat
Ağzımızda küfür kıyamet
Diyorum ki hani
Yüzümüzü tutup gökyüzünün yüzüne avaz avaz
Bir masal yazalım
Kahramanı/mız sen ol Busegâhım
Ki elin eski kelimelerini giymekten kurtulalım.
Gölgesinin elinden tutup geçelim bu yaşamın içinden sayfa sayfa
Bütün yollarında yankılansın ayak seslerimiz satır satır
Ve adımlarımızın izi kalsın bu masalın kapağında
(İnsan olanı sevsin dile gelsin bu masalda yıldızlar, bulutlar, hava, gökyüzü
İnsan olana sevilsin dilensin bu masalda dağlar, taşlar, su ve yeryüzü)
İşte böyle Busegâhım
Hangi düş bir aşk bulur
Hangi düş bir aşk olur
Bembeyaz avuçlarında uzattığın bahar serinliğine yasla kalbini desem
Çarpar mı limanına sevdalı yurdumun
Islatır mı kirpiklerini
Geceye karışmadan gözlerin
Ki gözlerin daha yazamadığım
En güzel mısra
Ve ben gözlerin dedikçe hayret
Hep dudakların düşüyor aklıma!
Kış-2016/Kış-2020
Amed
Kayıt Tarihi : 14.2.2020 01:33:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Deniz Ekrem](https://www.antoloji.com/i/siir/2020/02/14/busegah.jpg)
Okuyan gözlerinize anlayan yüreğinize sağlık
Huzurla...
Eyvallah güzel kardeşim...
Kutlarım değerli yüreğini.
Sevgiler
Teşekkür ederim Sevgili Dostum, senin gibi kalbi güzel bir insanın ziyaretime gelmesi büyük bir onur.
Kalbin hep şen olsun.
Kutlarım, Şair.
Saygı ile...
Sonsuz saygılar benden, teşekkür ederim Nilüfer Hanım...
Ah hüzün! Her daim kalem tutan ellerimizin yanıbaşındadır...
Teşekkür ederim Hocam varolun...
TÜM YORUMLAR (25)