Kalplerinde ki intikam gözlerine perde olmuşken,
Küçücük bir çocuğun ölüm için umudu olurken,
Acısını közleyen insanlık vardı bu dünya da.
O ölüme göz kırpar, ölmeyi dua ederken,
Bir gösteriş müslümanlığı vardı bu dünya da.
Oradaki güzellikleri görüp oraya koşarken,
Türkün sesini dünyaya duyuran
Bir yuttu Çanakkale
Olmazsa olmaz sözünü gerçekleştiren
Gemileri karadan yürüten
Ulu batlı Hasan idi Çanakkale
Burada olsanız sizlere olan sevincimi anlatamazdım sadece heyecanımdan ama. Adını tarihe yazdıran bir Fatih Sultan Mehmet’le görüşmeyi çok isterdim ama söyleyebilecek hiçbir kelime seçemezdim.
Ne zaman güvenimi kendime olan inancımı kaybetsem geçmişte arıyorum özgüvenimi . Ne pahasına olursa olsun kazanmak için gemileri bile karadan yürüten dedelerimizin torunu olduğum geliyor aklıma ve her defasında gururla başım dik geziyorum. Merak etmeyin emanetinize gözümüz gibi bakıyor darbelere karşı dik size karşı onurlu oluyoruz. Peki biz ne mi yaptık sizin için savaştık analarımız ve dedelerimiz için cihat ettik. “Anlattık canımızı feda ederek can dediğimiz şeyin emanet olduğunu…
Gösterdik. Görünmeyen tarafımızı, görmedikleri o birlik ruhumuzu sinemizde deli gibi sakladığımızı.
Söyledik. Cümle cümle konuşarak değil ; bi’l-cümle beraber yan yana durarak yıkılmayacağımızı.
Konumunu, nerde duracağını bildikçe gerçekti sevgi haritada bulunamayan navigasyon’un götüremiyeceği bir yer! vicdanın ortak noktasıydı aslında. Arada bir kontrol etmek gerekiyordu sadece . Zaman… bu sözcüktü her şeyi değiştiren beş harfli sihirli bir dilek gibiydi peri gelip dileğini sorduğunda para denen güç denen kavramlar çıktı ortaya işte bu şekilde kaybolmaya başladı o konum. Peki o konum neydi? şu an ney ile tanımlanıyor? Kardeşlikti, zor durumda olana sırtını dönmemekti. Para için güç için tablo satıyorlardı artık. Tablonun ortasında insan cesetleri vardı. Biz ise gördüğümüz montaja tirilyonlar yatırıyorduk ve fotoğraf bir çocuğun hıçkırarak “anne, baba” diye ağlayışını gösteriyordu. Zamanla kayboldu bu bakış açısı, sadece gözümüz alıştı. Akşam eve geldiğimizde gerçekleri görüp üzülmeyelim diye “kaldıramıyorum artık, görmek istemiyorum, içim daralıyor” tarzında cümleler kurup haberleri açmamaya başladık çünkü asla gerçek fotoğrafa bakma gereği duymadık. Sonra da “bunlar Amerika’nın bir oyunuydu” deyip sıyrıldık işin içinden. Peki vicdan neredeydi ? Berki para ve güç demedik ama vicdanı kaybedip, montaj görmeye alışmıştık artık unutmayın “kardeşlik” arada bir kafamızı eğip kalbe sormak gerek
_üzüldün mü ?
vicdan kontrolü yapmak gerek “zaman “ bu dileği düzgün kullanıp vicdanla yaşayalım.
Herkes sevdiği kadar yaşar,
Sevmedikleri kadar ölürmüş.
Sevdiği ölünce;
O çocuk ruhu da kalırmış salıncağında.
Sadece bedende kalır artık anılar!
Ruhuna işlediği çin işçiliği kalbi de kırılıp,
insanlar belirler hayatını.Ya iyi olur, yada kötü. Hayatın son damlasıdır bu, ya kirli olursun ya da saf .
İkisi de zordur aslında . Sadece saf çabuk kirlenir, kirli zor saf olur. Budur aralarında ki fark. İyi olmak gönülleri feth ederken, kirli hep dipte kalır. Sudaki kumun zamanla suyun dibinde birikmesi gibidir. Kimi pişmanlık duyarken, kimi dönmez yolundan. Düşündükleri şey "Hayat çok acımasız". Kader deyip geçer. Bir yandan bağımlı bırakır kendine, aynı sigara gibidir tadı tuzu yok ama yapmak zorunda hissedersin.Zevk verdiğini sanırsın. Zamanla kirlenir akciğerleri temizlenemez artık. Kirli hep dipte kalır
yoksun ya
Gençliğimin deli rüzgarları da yok
Ve yoksul düş baharlarım
Neler kalmadı ki sende?
Çaresizlik karabasanlarının çıkmazları
Avuntusuz saplantıların çıkmazları
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!