Boynundan ensene düz inen güneşler rengi buruk saçlarını
yukarılarda uçuruyor rüzgâr
kısık lambalara benzer gözlerini bir kez daha göreyim derken
eğri büğrü satırlarımda
saatler artık çok ağır geçiyor
ne fark eder.
Sadece sandalyemin gıcırtısı var gecede
ufku olmayan bir hükümlü gibi ellerim
çığlıktan iplerle sarılmış dizeler
ve düşünceler bütün bağlardan sıyrılmışken
hırçın yağmurlarda kaybolmuş beyaz gün ışınları
sonunda canına tak mı dedi karanlıkların.
Pencerelerin gözetlediği bir utanç oldum karanlıkta
_ adın aklımda kalmamış
kızıl saçlı rüzgâr olsun _
içinde küçük sinek kuşlarının uçuştuğu
öyle bir hayalsin ki hep yanı başımda olan
şimdide bir gül masamın üstünde duruyor
düşlerimizin aslı var mıydı?
Bitince kaldırımlar artık gider içerim
deliler gibi yaşarım vaktimi boşa geçirip
kopkoyu umutların alevleriyle çevriliyken kordon
basık meyhaneler
yorgun argın omuzlarıma artık ağır geliyor
boşa geçmiş bütün yıllar
bıkmış bu eski dünya.
Ucuz tarafından bir kahve içiyorum sabaha karşı
artık hatıralardan ne çıkarsa bahtıma fallarda
neşenin kederden sonra geldiğini unutmuş telveler
rüzgârda yaprak misali açarken güneş
kararsızım.
Enver Levent Batur
Kayıt Tarihi : 11.9.2018 19:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!