Yazayım sizlere ben ahvalimden
Yaşayanlar anlar ancak halimden
Çeşmimden süzülen yaşı silerken
Yadigar kalmıştı bende mendilin
Varmıdır haberi bilmem ki yerin
Salınıp üstünde gezen dilberin
Revan olup bir diyara giderken
Bırak bende kalsın güzel gözlerin
Buruk bir şekilde veda ederken
Arzumuzdu ermek vuslata erken
Dönüp gelirmi ki geriye derken
Ayrılık ateşin yaktı ciğerim
Silinse muhabbet olur mu hayat?
Bazısı anlar da geç olur heyhat
Sevgi alemine nazar ederken
Gördüm ki gönlümde bir başka yerin
Yazdı seni bana oldum bahtiyar
Meftunum ben sana bilesin ey yar!
Nedir ki sebebi acaba dersen?
Bendeki bu sevda senin eserin
Beklerim bir haber gelmez yarimden
Behüzârdır yâdım intizarımdan
Tebessüm eyleyip eller gülerken
Gün be gün artıyor benim kederim
Ayandır halimiz yüce Mevlâya
Ben Mecnuna döndüm sense Leylaya
Aşkınla biçare çölde yürürken
Yel olup bağrıma es serin serin
Hayalin düşümde gözüm yollarda
Ben derde düşmüşüm sen ahu zârda
Ölüm mü zor hasretlik mi? sorarken
Söyledim ya ben ölümü yeğlerim
Hani bazen şöyle yüreği vurur
İnsan sevdigini sayıklar durur
Sana en son telgrafı çekerken
İnan bana o halden de beterim
Bir garip beldede kazılsa kabrim
Sizi orda selametle beklerim
Hüzünlü şekilde yola düşerken
Dersin böyle imiş benim kaderim
Sen dedin ya aramızda sır kalsın
Bu sebepten gizli benim mahlasım
Hayalinde bunca hatıram varken
Düşün üzerinde dur derin derin
Sevgili dostlar lafın tamamı deliye söylenir diye bir tabir vardır. Şiirden anlayan birçok okuyucum şiiri kime ve ne maksatla yazdığımı şiiri okuyunca anlayacaktır. ayrıca bu yazıyı yazmamdaki gayemi bazı kimseler anlamayabilirler. Çünkü şimdiki gençler çok zeki olmalarına rağmen maalesef bazılarının bu konularda kafalarında kavak yelleri esmektedir.
Sevgili gençler adına 'sevda' denen, daha doğrusu insan hayatında su ve hava kadar önemi olan bu güzel ve ulvî duygunun başlangıcı bazılarına göre ergenlik çağıyla başlayıp evleneceği kişinin nezdinde doruğa çıkar bunun haricindeki ve bazı gençlerde görülüpte sevda diye zannedilen bir takım sezgi ve duygular vardır ki, birçoğuda karşı cinsin o anda içinde bulunduğu zaafdan yararlanarak sırf gönül eğlendirmek için birgün onunla diğer gün başkalarıyla adeta sörf yaparcasına aklı sıra gününü gün etmektedirler. İşte bu ve benzeri hareketlerin adına akl-ı selim insanlara göre sevda değil adeta bir nevi şaklabanlık denilir ki; akıllı ve mert bir delikanlıya ve samimiyetle bir yuva kurup evinin hanımı olma yolunda çaba gösteren bir genç kıza asla ve kat'a yakışmaz.
Sevgili dostlar bu gibi ehemmiyet arzeden konularda kişinin kendinden örnek vererek kendini ön plana çıkarması tabii ki yakışık almaz ve şık olmaz. Lakin kişinin evvelen kendi evinin önünü süpürüp saniyen diğer tarafladan başlaması lazımdır ki kalıcı ve akılcı olsun. Elli yedi yaşımızda olmamıza rağmen eşimle otuz yedi yıllık beraberliğimiz esnasında şu ana kadar birbirimize en ufak kırıcı bir kelamımız olmamıştır. Bu Allahımın bir lütfu olmakla beraber buna da sebep bir çok etken vardı. O eş ki; gözümün nuru kalbimin süruru. O eş ki; yuvanın dişi kuşu. O eş ki evlilik ağacının meyveleri olan yavrularımızın annesi. O eş ki; Ayet-i Kerimenin ifadesi ile nefislerimizin ıslahı yolunda en büyük etken olan ve anne olması hasebiyle Mevlamız cenneti onun ayakları altına serecek kadar değer verdiği bir insan. O eş ki; yuvanın maişetini helal yollardan kazanmak amacıyla akşama kadar uğraş veren beyini daha kapının ardında karşılarken gözüne ilk bakışta onun haleti ruhuyesini anlayarak kendi ufak tefek sıkıntılarını eşine olan muhabbet duygularıyla bastırıp adeta psikoterapi yöntemiyle eşine günün yorgunluğunu attırarak yüksek bir moralle tekrar ertesi sabah işe gitmesini sağlayan böylesi akıllı ve saliha bir hanım karşısında inancımıza göre insanın karşısında eğilmek haram olmasaydı saygıyla eğilmek gerekirdi.
Sevgili dostlar burada şöyle bir soruyla karşılabiliriz; 'Şu anda böyle bir hanım var mı yoksa siz hayal mi ediyorsunuz? 'Hiçte hayal değil. Burada bir hususun bilinmesini isterim ki, bu şiir ve yazı herhangi bir sırça köşkten yazılmamıştır.Çalışan kadının ve elleri nasırlı köylü hanım kardeşlerimin durumunu yakınen müşahade etmekteyim. Unutulmamalıdır ki Dünyada ve Ukbada her insan gücü nispetinde sorumlu tutulacaktır. Adres ve reçete bellidir. Eşler karşılıklı İslâm inancına göre ubudiyyet tarlasından biçilip, itahat harmanında harmanlanıp, tevhid değirmeninde öğütülüp muhabbet, çeşmesinin suyuyla hamur yapılıp, ilahi aşk fırınında pişirilip, şefkat ve merhamet şerbetiyle şerbetlendikten sonra birbirlerine servis yapılarak saadet hanesinde halvet olunmalıdırlar. Böylece ailede şiddet, çocuklarda ruhsal travma ve annesi babası hayatta olduğu halde yetim ve öksüzmüş gibi bir hayat sürmekte olan çocuk sayısı kalmayacak, kumar içki vb. iğrenç ve kötü alışkanlıklar o haneden içeri giremiyeceğinden mahkemelerde boşanma dosyaları tarihe karışmış olacaktır. Acaba bu reçete bir müddet denense ne kaybedilir ki?
Sevgili dostlar işte bizler elimizden geldiği kadarıyla bu reçeteyi uygulamaya çalıştığımızdan ötürü böylesine mutlu bir tablo içerinsindeyiz. Her şeyden evvel evlenirken inancımıza göre birbirimize karşı Mevlamızın bizlere tevdi ettiği vazifeler nelerdir diye daha baştan bunları düşünüp tasdik eyleyip tasdik ettikten sonra zaten evlilik denilen kutsal mekana bu kapıdan girilince, içtimai hayattaki bütün meseleler çorap söküğü gibi kendiliğinden çözülür. Bizler hamdolsun varlığı da gördük darlığı da. Bazen elde olmayan nedenlerle yaptığımız hatalarımızdan dolayı birbirimize karşı gözümüz kör, kulağımız sağır oldu. Sizlerde kabul edersiniz ki; bu da evliliğin tuzu biberidir. Nihayetinde Mevlamız kısmet etti çoluk çocuğa torun torbaya karıştık.
Sevgili gençler, inanın bu şekilde olduğundan sevgi ve saygımızdan ilk günlerde olduğu gibi en ufak bir şey kaybetmedik ve iştiyakla birbirimize olan bağlılığımız devam etmektedir ki; bunun neticesinde on günlük ayrılığa dayanamayarak onun şahsına münhasıran bir şiir yazmaya çalıştımsa da pek başarılı olduğum söylenemez. Ne yapalım elimden gelen bu, Mevlam tüm inananların ağzının tadını bozmasın. AMİN.
Sevgili dostlar, yazının başında da belittiğim gibi lafın tamamı deliye söylenir ki, buraya kadar bazı imalı tavsiyelerde bulunduk. Ama sizler leb demeden leblebiyi anlayanlardan olduğunuz için zaten gereken mesajı almışsınızdır. Sürç-ü lisan ettiysek affola. Cümleniz Mevlaya emanet olunuz efendim.
Kayıt Tarihi : 20.8.2006 16:26:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mustafa Turanoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/08/20/buruk-bir-sekilde-veda-ederken.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)