Orhan Gazi’nin besmelesiyle açılan Bursa,
O günden sonra ermişti, nurlu sabaha.
Koca yapıtlar, İslam’ın ruhunu taşıyan,
İnciler saçıyordu, etrafına her an.
Ben, İslam’ı bu eserlerde görüyorum,
Lakin eserlere bakanlarda, bu ruhu göremiyorum.
Caminin etrafını çeviren, beton yığma binalar,
Tarihsel sevincimizi, kursağımızda bıraktılar.
Camisini gördüm, Bursa’da Yıldırım’ın,
Hani sancağını taşımıştı, Anadolu’da İslam’ın,
Bursa’nın etrafını çeviren yüce dağlar,
Yıllarca İslam’a yılmadan kalkan oldular…
İslam’ın tevhit bayrağını alan Osmanlılar,
İmanın çelik ruhuyla, Viyana kapılarına dayandılar.
Yokuş yollara, bir ahenk içinde döşenen taşlar,
Eski insanların sağlam ayaklarını gösterdi bana.
Bursa, seni üzüntülü gördüm eyvah eyvah!
Üzen kimdi seni, neden üzüyorlardı bu sabah?
Senin bir damla gözyaşına dayanamam,
Seni bu zor gününde yalnız bırakamam…
Erken saatlerde, tepene çöken sisler,
İhtiyarlatmıştı seni gencecik ömründe,
Acı, çile, ızdırap senin hamurun olmuş,
Birlik, beraberlik, kardeşlik ruhun olmuş…
En büyük camin ağlıyordu, cemaatsizlikten;
Camiye gelen; üç beş, yaşlı Müslüman,
Kıldılar namazlarını, safları doldurmadan,
Onlar da dağıldılar, hiç yakınlık duymadan.
Bursa, sen böyle mi bakardın misafirlerine?
Hanlarında, hamamlarında ve camilerinde.
İslam’ın eserlerinin olduğu her yer,
Gelecek nesle daima şahitlik edecektir.
Kendisini suiistimal edenleri, tarih affetmez;
Arkadaş bu böyle gelmiş, böyle gitmez…
Allah, dinine yardım edene yardım edecektir;
Allah’ın vaat ettiği zaferse mutlaktır.
20. 10. 1992
Bursa
Kayıt Tarihi : 22.2.2009 18:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)