bir tren yolu,
bir tren,
ve tren yolunda ben
geldi bana çarptı aniden,
ben ona bir şey yapmamışken
ufak bir hasarla atlattım neyseki
güneş gün dönümünü tamalayıp
yeni günü yaratmanın telaşında
yarınlara yol alıyor
kendisine görev biçilen eksende
geride bıraktığı günün
bendeki derin izinden habersiz
gamzeler açmış yüreğindeki gözlerde
boşalan bulutlar doldurmalı içini
üstüne miski amber serpmeli
trafına yeşil ekmeli
ve ortasına da bolca mavi
türlü türlü ağaçlar sarmalı etrafındaki yeşili
bak çıktık işte,
içinde yaşandığına inandığımız
sonsuz aşk deryasından
çöllerdir gayrı bize sınırlarını açan tek vatan
yalanmış yarim yalan
içime akan sevgi yüklü çağlayan
ayrılığımızın fon müziği eşlik ediyor
masamdaki kadehlere
onlar boşaldıkça,
yokluğuna çarpıp parçalanıyorum
ve yırtılıyor kederle aramdaki tül perde
merhaba yokluğun,
kendimle olan randevularım çoğaldı bu aralar
karşımda ben,sağımda ben,solunda ben
damaklarımda tanıdık bayat pişmanlıklar
gözlerimde hayatımdan özet görüntüler
yüzümde anlamlı anlamsız derin çizgiler
ve göğsümde keder ötesi iniltiler
müptelası olduğumuz özgür yaşam idealimizden
umut kırıntıları ile avunmak kaldı payımıza
özgürlüğümüz için kavgaya girmeyi,
göze alamadığımız gibi
nedense,
aşkı da yaşamayı beceremedik bir türlü
gerilimi yüksek elektrik akımı yüklü,
bir hayatı yükledi sırtıma Tanrı
oysa ne çok istemiştim
'motorları maviliklere süren çocuk'olmayı...
ne güzel başardın değil mi?
kimsenin sevmediği kadar beni sevmeyi
güçsüzlüğümü ince ince doğrayıp yerine direnç ekmeyi
ardından gözünü kırpmadan terketmeyi
oysa ektiğin direnç değil sendin sevgili
ve sardın benliğimi haylaz bir sarmaşık gibi
her gün yalanlar söylüyorum kendime,
hemde en kuyruklusundan.
geri dönecek diyorum,
tekrar sevecek diyorum,
başım göğe erecekmiş gibi oluyor,
tüy kadar hafifliyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!