Gökyüzünün en sevimli,
en parlak eşsiz yıldızına...
Bir kasım gecesi ruhumda hissettiğim o sızı iliklerime kadar işledi
Adın kulağımda bir sır Burçe
Beklemediğim bir an beklemediğim bir şekilde çıkageldin
Gülüşlerin âh sarıyor her yanımı
Gidemiyorum istesem bile
Tutuyorsun hiç bırakmayacakmış gibi
Yıllar geçiyor
Her geçen dakika ömrüme vuruyor
Saçlarıma yüzüme
Bir çaresiz dert oluyorsun kalıyorsun içimde
Bir kasım gecesi sesin işledi tâ yüreğime
Bir kasım gecesi Burçe
Bilmezdim hiç bu duygunun beni yakacağını
Ecelim misin yaklaştın gizlice
Bir bakışla hapsettin beni kendine
Bâdeli aşıklar eşlik ediyor bize
Uzaklardan çok uzaklardan bir ozan dokunuyor sazının teline, seni çalıyor
Sazım sana hasret
Türküm sana
Irkım sana hasret
Yurdum sana
Soğuk bir kasım gecesi soluksuz rüya gibiydin hayallerimde
Ardımda bin atlı ile koşuyordum sana doğru
Manaslı aksakalların duâları üzerimizde
Kavuşmamız yakın hissediyorum çok yakın
Ardımda bin atlı
Son ok delmeden sakla yüreğimi
Çok sevdiğim yıldızlara götüreceğim sevgimi
Bilir misin sen
Yıldızları çok severim
Her yıldız düştüğünde gökten yere doğru
Dilek değil seni dilerim
Bilirim ki yıldızlar da beni sever
Bu isteği bana çok görmezler
Soğuk bir kasım gecesi
Acun derin bir sessizlikteyken
Sen konuştun gönlünce
Susma hep konuş anlat Burçe
Yıldızları bulutları çok sevdiğim gökyüzünü anlat
Sen anlatınca anlamlı oluyor her şey
Alıyorsun götürüyorsun çok ötelere
Al götür bırakma beni Burçe
Büyük bir sızı çok büyük
Hiç dinmeyecekmiş gibi
Hiç bitmeyecekmiş gibi
Sen misin yoksa bu sızı
Eğer sen isen hiç bitme
Dur hep sol yanımda öylece
Biz yerin ve göğün paylaşamadığı
Şanlı ırkın özgür torunlarıyız
Esâret nedir bilmeyiz
Ölürüz esir olmayız
Ben esir düştüm gözlerine
Dermanım yok öldür beni
Yaşayamam gayrı özgürce
Vur öldür ama gözlerinden azât etme Burçe
Bir kasım gecesi esir düştüm gözlerine
Soğuk bir kasım gecesi Burçe
Sen bilirsin nasıl bir duygu bu
Anlatılmaz sızlar
Ve sen yine bilirsin ki
Unutulmaz hep sızlar
Bir gecenin şâvkı vuruyor yüzüne
Oturmuş yıldızları seyrediyorsun bir başına
Keşke ben de yanında olsam
Başını yaslasan omuzuma
Saçların göğüs hizâmdan dökülse
Ve ben saçlarını tarasam ellerimle
Güldüğünü göremiyorum
Gülünce sen çiçekler boy verirdi
Göremiyorum güldüğünü Burçe
Solgun çiçekler
Bir kasım gecesi yapraklar dökülürken hoyrat bir rüzgârla
Geldin girdin gönlüme
Gitme hep kal benimle
Leylâ ve Mecnûn demişler de aşka
Bilememişler nasıl sevdiğimi
Nasıl yandığımı görememişler
Kör bir kuyuda kalmışım diyememişler
Diyememişler sevdamı kimselere
Sen söyle güle bülbüle anlat Burçe
"Ya Râb belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni."
Seninle konuşurken ruhuma yıldızlar takılır
Kor bir ateş olur yanar yüreğimde
Sönmesin isterim hiç bu ateş
Hep yaksın seni de beni de.
Şimdi Horasanlı Erenlerin nâsihatini tutmuş yürüyorum
Tebriz'in sarp kayalarına kazıyorum adını
Heydar Baba dağına döküyorum derdimi
Şehriyâr'ın hasretini duyuyorum özümde
"Heyder Baba, yolum senden keç oldu
Ömrüm keçdi, gelenmedim geç oldu
Heç bilmedim gözellerin neç oldu
Bilmezidim döngeler var, dönüm var
İtginlik var, ayrılık var, ölüm var."
Ellerin geliyor aklıma tıkanıp kalıyorum
Sinâ çölünde esen bir sâmyeli gibi savuruyor aklımı hayalin
Yalnız kervanları yoldaş ediyorum kendime
Biliyorum bu yol sana çıkmıyor
Ama dönüşü yok
Bu yol sana çıkmıyor biliyorum Burçe
Yine saklıyorum seni en güzide gecelere
Başka bir kasım gecesi gün ışıkları karanlığı boğarken
Belki bu defa bizim için doğar güneş yeryüzüne
Bir kasım gecesi Burçe
Soğuk bir kasım gecesi
Sen konuştun gönlünce
Susma hep konuş böyle
Sesin ılık bir bahar rüzgârı gibi esiyor
Tebessüm ediyorum
Gülümseme sebebim sensin
Seni duyamayınca hançer gibi saplanıyor sızın yüreğime
Bitmesin hiç nefesin hep söyle Burçe
Karadeniz gecelerini sen iyi bilirsin
Deniz mavisini göğe geri vermişse
Yıldızlara daha yakın olursun
Sanki uzansan tutacakmışsın gibi
Denizin karalığı renginden değil
Belki kaderindendir
Bu deli denizin sesi alır götürür bizi ötelere
Çok ötelerden bir ses duyarım
On bin yıl önceden seslenir bana ızdırap içinde bir çığlık
Pusat'ın yürek sızısı gibi
On bin yıl önceden seslenir bana
Yine yarım kalmış bir sevda
Gel geçmişte yaşanmış
Ve gelecekte yaşanacak nice birliktelikler için
Ruhu darda kalmış aşıklar ve asil soyumuz için
Bir daha sevelim verelim el ele
Bir hasreti vuslata çevirelim Burçe
Bir kasım gecesi
Soğuk bir kasım gecesi
Sen konuştun gönlünce
Susma hep konuş anlat böyle...
23.11. 2016 - Yalova
Nazmi Sancar YıldırımKayıt Tarihi : 29.11.2016 18:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!