Burak Bozan Şiirleri - Şair Burak Bozan

0

TAKİPÇİ

Burak Bozan

Ruhumu aldırmak istiyorum doktor bey fazla geliyor bazen hayat üzerime. Şişesine bakıp kafasını anlayamadığınız yabancı içkilerden farksız yani yaşamak. Bugün Kemal abinin doğum günüymüş sanki hiç ölmemiş gibi kutlu olsun diyoruz.
Anlayan anlıyor da ben anlamıyorum: Geceler mi uzadı hayat mı kısaldı bu ülkede?
Cevap ver bana doktor bey, neyim var benim?

Devamını Oku
Burak Bozan

Aşık olmak sıradandır
herkesin en az altı dilde ''seni seviyorum'' demeyi becerebildiği bir devirde.
Sıradandır şiir yazmak, hatıra biriktirmek
uykusuz geceler falan filan hepsi sıradandır bir yerde.
Oysa ben seninle, hani lafın gelişi falan değil,
düpedüz aşk oldum.

Devamını Oku
Burak Bozan

Bazen ayıp şeyler söyle bana, çünkü aşk bunu gerektirir... Mesela bu kadar insan ölmüşken hala bu madenlerin nasıl çalıştırılabildiğine isyan et ve okkalı bir küfür savur hepsinin ecdatlarına: Kovalasın bizi polisler, kaçalım buralardan ama korkumuzdan değil asla... Sonra bir şişe kırmızı şarap açalım seninle. İlla ki köpek öldüren. Sarhoş olalım. Öpüşelim sonra. Gözlerimiz kimseyi görmesin bir birimizden başka. Bilirsin aşk körkütük olmayı gerektirir.
Bazen ayıp şeyler söyle bana. ''Erkeğim ol'' de mesele. Sıradanlıktan azat et ikimizi, uzun bir yolculuğu göze al benimle. Elimi tut koluma gir belime sarıl.
Ayıp şeyler söyle artık bana, boş ver bu namussuzların iki yüzlü namus anlayışlarını. Kırmızı elbiseni giy benimle buluşmaya gelirken mutlaka. Kırmızı rujunu sür. Hatta daha çılgınca bir şey yap ve bavulunu topla gelirken ve illa ki diş fırçanı, terliklerini ve geceliklerini almayı unutma.
Ve bir de ''Seni seviyorum'' de bu gece bana.

Devamını Oku
Burak Bozan

Bir küçük umuttu bizi birbirimize bağlayan. Ellerin ellerimin içindeyken gözlerimiz ile konuşabilmek, nefessiz kalıp o an, sanki zamanı durdurmak, sanki mutluluktan ölmek, sanki bir mucizeyi yaşamak, sanki miraca yükselmek gibi bir şey yani.

Mesela seksenlerde darbeden sonra metrise almışlar da beni, aylar sonunda izin vermişler ve sen görüşe gelirmişsin gibi. Bir damla hayat gibi. Jandarmalar tepemizde dikilirken tek kelime edemeden yaptığımız konuşmalarımız ve gözlerimizden dökülmesine engel olamadığımız birer damla yaş. Ben ''gelme artık ben çıkamam buradan canlı'' demek isterken sen ''sus sakın deme öyle'' dermiş gibi bakardın.
Bir küçük umuttu bizi birbirimize bağlayan. Sessiz, vakur ama bir o kadar da mutlak bir inanç.
Yani: Bir gün o küçük narin ellerini avuçlarımın içine alabilme ihtimali.

Devamını Oku
Burak Bozan

Göztepe vapuru iskeleye yanaşıyordu. Parçalı bulutlu bir sonbahar akşamı gün batımını seyrediyordum iskelenin karşısındaki bankların birinden. İşten çıkmıştı insanlar hızla vapurdan inip evlerinin yolunu tutuyorlardı. Herkeste bir telaş bir koşuşturmaca. Günün en sevdiğim saatleriydi bunlar. Sabah ve akşam mesai saatleri. Oysa güneş bulutların arasından öylesine güzel gülümsüyordu ki mutlu olmak için başka bir sebep aramak bile çok gereksizdir bence.
Adım Ece dedi yan banka oturan ve benim gibi gün batımını seyreden esmer kadın. Gözleri kahverenginin bütün tonlarını barındırıyordu sanırım. Sanırım güneşin bir oyunuydu bütün bunlar. Gözleri içimi eritiyordu. Bir şeylerden bahsediyordu. Çok hızlı konuşuyordu oysa ben aylardır kimseyle tek kelime etmemiştim. Birisiyle sohbet etmeyeli ne kadar olduğunu ise artık hatırlayamıyordum. Bizim durumumuz için bu çok normaldi elbette. Ama Ece kendisi gibi birini görmenin o karşı konulmaz heyecanı ile belli ki, anlatmaya hiç ara vermeden devam etmek istiyordu.
Buralarda oturuyormuş meğer. ''Sen de mi? '', diye soruyor bana. ''Artık değil'' diyorum. Bir tarafı hep gerçekçi olmanın verdiği cansıkıcılıkla. '' birkaç yıldır aynı senin gibi bir ölüyüm. Her akşam burada gün batımını seyretmeye geliyorum son zamanlarda. Ya sen diyorum, ölülerle konuşmak dışında neler yapıyorsun? ''
On beş yıl önce bileklerini kestiğini anlatıyor. Çok sevdiğini, her şeyiyle kendini verdiğini ama okulunu bitiren sevgilisinin onu aldattığını ve başkasıyla nişanladığını. Şu karşıdaki adamı gösteriyor elinde çantası ile yolun karşısına geçmeye çalışan. Şimdi biraz göbek yapmış, saçı hafif açılmış. Kızı varmış bir tane o kadından. İlk çalıştığı firmanın sahibinin kızıymış. Evlenmiş ve ayrılmışlar. Her akşam köpeğini gezdirmeye geliyormuş buraya. Ece de tam on beş yıldır her akşam onu görmeye gelirmiş meğer Göztepe sahiline. Cennet Ece için o birkaç dakika.
Gülümsüyoruz sonra birbirimize. Her ölünün ayrı bir hikayesi vardır. Ben içimden bir kere daha lanet okuyorum tüm bu olup bitenlere ve yaşamın sarsılmaz yasalarına:
Çok sevenler uzun yaşamıyor ve nedense hayaletler içki içemiyor! ..

Devamını Oku
Burak Bozan

Bence herkes uyusun. Bence ben de uyuyayım. Bu şehir uyusun. Milyonlarca yalnız insanı neden aynı yere toplarlar hiç anlayamadım. Bu sokak lambalarının hepsini patlatmalıyım. Karanlık olmalı. Dışarı çıkmayalım hiç. Uyuyunca geçiyor olsa ne iyi. Eskiden bahçesi olan bir evimiz vardı bizim. Geceleri kirpiler çıkardı meydana. Ok falan atmazlardı. Eskiden uyumayı hiç sevmezdim. Arkadaşlarım vardı. Bilye oynardık. Enflasyon diye bir şeyden bahsederdi televizyon. Biz pazar sabahları kovboy filmi beklerdik bir koca hafta. Şimdi boş ver uyusun her şey. Tam burada güzel bir küfür edebilsem ya. Söylediklerimi yeraltı yapardı. Ah siz sokağın nobranlığını alırken masumluğunu göremeyen ya da hiç bilmeyenler. Siz de uyuyun artık. Tüm bu rezillik uyuyunca geçiyor olsa ne iyi.

Devamını Oku
Burak Bozan

Dünyanın dörtte üçü sularla kaplıdır: Ilk okul coğrafya bilgisi.
Benim şehrimde deniz var. Senin şehrinde de deniz var: Basit bir gerceklik sadece.
Şimdi Ali Lidar ne der bilmem ama diyalektik olarak ben elimi burada denize daldırdığımda, sen de elini orada denize değdirirsen şayet; aşkımız pratik karşılık bulmuş olur. Mesafeler demek ki bazen yalandır. Senin eline orada kıymık batsa benim burada kolum kanar. İçim Yanar. Ruhum acır. Bazı şeyler ispata muhtaç değildir.
Az önce bir şarapçı geldi, ekmek parası istedi benden 1 TL. Ben tuttum 10 TL Şarap parası verdim. Çünkü ekmek parasını herkes verir. Oysa biliyorum ki şarap alacak. Tam o sırada işte sen aradın. Şarapçının duası tez kabul oldu. Kimin kabul günü olduğunu bilmemiz imkansız. Dedim ya sen aradın. Simdi telefonun diğer ucundasın. Ben deniz kenarında. Şiirin falan canı cehenneme. Denizin de.
Nasılsın?

Devamını Oku
Burak Bozan

‘’Sıradaki şarkı bari bana gelsin’’ dediğimizde, şarkıların bitip haberlerin başladığı bir neslin evladıydık biz. İlk görüşte aşk değildi bizimkisi, görmeden çoktan sevmiştik. Ne yolunu ne izini bilirdik nufus kağıdımızda yazan köyün, ama yine de yabancılarıydık bu mahallelerinde yakan top, dokuz kiremit ve yakalamaç oynadığımız koca şehirlerin.

Zeytin ağaçları vardı bahçesinde evinizin. Bir kedi besliyordunuz evinizde ve senin su kaplumbaaların ölmüştü bir keresinde koltuklarınızın altında saklanıp. Biz de bahçemizde bir köpek beslemiştik ama bunun konuyla bir alakası yoktu. Arkadaşların vardı. Onlara gider gelirdin. Sen geçersin belki önünden diye ben mahalledeki tulumbanın yakınlarında dururdum. Sahi biz çocukken tulumbalar hala vardı bir de çeşmeler vardı mahallelerde. O çeşmelerde mavi, yeşil bazen pembe renkli plastik bidonlarımızı doldururduk biz. Sen bunları bilmezsin. Yazlık sitemizin yeşil alanında bir çardak vardı. Senin bazen sadece önünden geçtiğin. Siz içme suyunuzu herhalde parayla alırdınız. Biz bidonla doldururduk. Sen geçerdin bazen evimizin önünden. Yani düşünsene başka ne var, sen benim içimden geçerdin.
Çocukluklarımız çok farklıydı eminim. Sen ki; yanakları gamzeli, pembe elbiseli ve elbette en güzeli ip atlayan kızların, bense; en kalecisiydim top oynayan erkeklerin. Seni izlerdim hep uzaktan uzaktan. Lafı uzatmaya gerek yok işte, sen de mevzuyu bilmiyor değildin aslında… İşte ama “aslında’’.
Şimdi uzun yıllar sonra ben sana, beni seversin ya da sevemezsin demiyorum, diyemiyorum. Sen diyorum ama; benden geçersin gidersin fakat ben sende ölene kadar takılı kalırım. Yani benim bir yarım sende kalır. Hep kalır. Zaten kalp kan pompalamaya yarayan bir et parçası değildir. Modern tıp da kocaman bir yalandır.
Hadi bir şarkı daha dinleyelim beraber ve sen yine hiç gitmeyecekmiş gibi yap. Bir yaz bahar ayı olsun mevsim ve rüzgar tatlı tatlı essin denizden yana ılıman.

Devamını Oku
Burak Bozan

Bir kış daha çöküyor işte üzerimize. Yine Üşüyorum. Karaköy'den bir vapur kalkıyor binlerce yıllık bir hasrete doğru. Biniyorum son anda yakalayıp. Sıcak çayın dostluğu eşliğinde can kenarından bir yer kapıyorum. Rüzgarlı, soğuk ve yağmurlu bir iş günü, acelesi olan abiler ve telaşlı ablalar arasında sanki ilk defa şehir hatları vapuruna binmiş küçük bir çocuk gibi şaşkın ve büyülenmişim. Aklıma hep ellerin geliyor. Kim bilir şu an belki de ellerin üşüyor. İstanbul bu mevsim soğuktur; biliyorum.
Ne tuhaf işte bir kış daha üzerimize çöküyor ve ben hiçbir şey yapamıyorum. Sen orada yalnız, ben burada yarım. Sabaha düzinelerce serçe soğuktan donup ölmüş olacak. Kimin umrunda? Kış sadece zengin bebeleri için eğlencelidir. Oysa karbonmonoksit zehirlenmesi diye bir şey vardır. Fakir semtlerdeki derme çatma apartmanlarda ya da gecekondu denen bir takım yeryüzü parçalarında başlarına böyle şeyler gelir insanların. Yani işte böyle bir takım kötü şeyler hep soğuktandır biliyorum ama elimden bir şey gelmiyor.
Km bilir belki…, belki bir gün sen elimi tutsan, işte ne bileyim:

Belki hayatı kurtulur her hangi bir ağacın ince bir dalında kafasını, tüylerinin içene gömmek suretiyle hayatta kalmaya çalışan binlerce serçeden herhangi birinin.

Devamını Oku
Burak Bozan

Birazdan otobüs gelir sen gidersin ve duraklar yalnız kalır. Kimse bilmez nasıl bir hikayeden seni alıp götürdüğünü bu gürültülü kocaman aracın. Ölüyorum desem gelmezsin artık. Geçip gitmiştir zaman. 20 sene sonra kıyısında durduğum bu otoyol şeridi gibi anlamsızdır hayat. Neyse sen yine de önceden bildiğimiz şeyi yap ve bavulunu teslim et muavine önce, biletini kontrol et, basamaklarına yönel otobüsün ve o lanet şeye binmeden önce son bir defa bana bak ki ölene kadar içime işlesin bu sahne. Neyse işte ben eve yalnız dönerim, günlerden sonbaharın ilk günü falandır ve ilk soğuk rüzgarı bu kışın o akşam eser. Otoyol kenarları kalp kırıkları biriktirir. Benim yapabildiğim sadece sana el sallamaktır. 20 senedir bu durak yalnızdır.

Devamını Oku