Bir fincan öykü içtim..
Telveler anlattı, ben dinledim..
Engebeli yollar vardı içinde,
bir türlü gidemedim..
Gidememekten yakınmıyorum da;
Fincana dalıp kendi kendime:
Tekrarına maruz kaldım bu duyguların..
Beyazıt’ta, kaldıramayacak kadar ağır yükleri,
bir çırpıda sırtına alan hamallar gibi..
Ağırdı yaşanan duygular..
Üsküdar’a birlikte geçerken vapurla..
Kaderin gözlerime oynadığı bu son oyun..
Rüzgarın son sarılışı bedenime..
Penceremin buğulu camından,
Son seyredişim büyülü İstanbul’u..
Son bakışım derinliğine..
Evet ben şahit oldum..
Tam da burda..
Buram buram Sonbahar kokan bir ayın ortalarında..
Herkesçe bilinen İstanbul'un Boğaz kıyısında..
Kader acımasızca oyun oynamıştı onunla..
Bir yudum Aşk tattım kadehinden..
Boğazımda kaldı şarabın..
Kıpkırmızı oldum..
Gözlerim doldu, utanır gibi kendimden..
Sonra helal dedi birileri..
Geçmedi..
Dört duvarı yalnızlıkla kaplı kalbim..
Seninleyken hiç tatmadı kırgınlığı..
Giderken bu şehirden ansızın..
Bana hediye bıraktın koyu karanlığı..
Sus pus üç beş hatıra..
Nerelerden geldin de gönlümü açtım rüzgarına..
Hafif titrer gibi oldum, üşüyorum sanki bir başıma..
Yangınların en dibindeydim, son anda sığındım kanatlarına..
Bir hayat kurtardın sen,
Bense yaralı, yorgun ve yalnızdım..
Rüzgar savurdu hayallerimi..
Avuçlarımda kanayan yıldızsın..
Mum ışığında yazdığım hatıramsın..
Saat kaç geçiyor acaba sessizliğini..
Mutluluk treni kaçta hareket ediyor..
Halbuki çok az kalmıştı sarılmamıza..
ayların omzuna yüklediğim hasretimi dindirmeye, ne kalmıştı?
Kader deyip geçemem gidişine..
Ağrıma gitti bak, yeminle..
umutlarımızın ne suçu vardı?
bir anda tuz buz oldu biriktirdiklerim..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!