Bulutlarımdaki İmgeler

Murat Nail Güney
679

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Bulutlarımdaki İmgeler

Bu gün hava soğuk, fırtına rüzgâr,
Kar atıştırıyor asfalta paralel yüzüme,
Âlem sıcak yuvasında, kahve telvesi boyu keyifler,
Şarkılar duyulmuyor rüzgârın yaygarasından,
Ben çoktan düştüm yola,
Anılarımı atıp çöpe tavan arasından…
Kilometreler boyu yalnızlık,
Boza kıvamında akıyor beyaz çizgilerden
İçimin sıkıntısı senden değil çocuk,
Kırgınlığım asırlar öncesi başladı
Sen çıkınca karşıma, unuturum sandımdı
Ben en deli ateşe,
Seni gördüğümde yandımdı…

Kaç kuruşluk acı yakar yüreği birinci dereceden,
Kaç uykusuz gece gözkapaklarıma hükmeder,
Kaç serseri kurşun susturur gönlümün isyanını,
Bütün güzel yanları senin olsun kalbimin,
Bende bırak sevemediğin yanını…

Tek atımlık barutu kalmışsa avare ömrümün,
Bir nefeslik mutluluk neyime yetmez,
Neyime yetmez hayallerim ve kalemim,
Erguvan geceler sabahlara vurgunsa yine,
Başımın içine sığmıyorsa ölümsü sancılar,
Un ufak dağılmadan tüm düşlerim,
Üzerime çökmeden dört duvar
Gidiyorum ben yüreğimden uzağa,
Beni bekliyor kanadı kırık martılar…

Her basamağında hayat yolunun
Her nefes dumanı içime çektiğimde
Ve her damla gözyaşıma küstüğümde
Sevmek korku veriyorsa her seferinde,
Demek ki hala Felek eski yerinde.
Yine ufkuma ağlar gerecek bin fersah,
Yine susturacak gönlümdeki tüm çalgıları,
Kan tükürecek şeytan yine,
Meleklerimin ayak izlerine…
Mor dağlarda yankılanacak çığlıkları
En son basamağa geldiğimde,
Yarasalar da çıkacak dışarı,
En derin sularda yüzerken alımlı sevda,
En pahalı gelinliğini giyecek senli bahar,
Ellerimde sarı güllerle beklerken gurbeti,
Özletme bana hasreti…
Haydi Eros! Fırlatacaksan fırlat şu oku,
Geçmeden feleğin şoku…

Bak hala bekliyor içimdeki hırçın çocuk,
Biz onunla, ne şiirler, ne masallar okuduk.
Kırıp attığım anlarda bile oyuncaklarını,
Gözlerini bağladığımda her kıpırdanışında,
O yine şarkılar söyledi bana
Her köşe başında…

Huzur sokağında karşılaşırken gölgeler,
Kuşlarla körebe oynarken yavru bir kedi,

Kasırgalar estirdik bir kaşık suda,
Oysa sevda uyuyordu asırlık uykuda…
Cinler mekân tutmakta olsa da
Kasımpatı kokulu bahçelerde sinsice,
En siyah elbisesini giyse de gece,
Uzak kırlangıç yuvalarında yaşarken
Ay ışığının bana küs şavkı,
Mehteranlarla karşıladım ben Aşkı…

Kıvılcım bakışların görüngü bir nur,
Dudakların en acımasız cellât,
Saçların suçlu yüreğimin idam ipi,
Ne görünür, ne bilinir kavanoz dünyanın dibi…
Yanılgıdasın ey geride bırakmaya
Kıyamadığım gençliğim,
Yakamoz düşmanı sığ limanlar değil yerin,
Falezlere düşman dalgalara
Beraber direnmedik mi poyrazlarda?
Kum gibi yağmadı mı başımıza çileler?
Hangi zindan yıldırdı da bizi
En yüksek ağacın dalında
İnfaz ettik öksüz yüreğimizi…
Bırak yağmalara düşlerindeki en yahşi yeri,
Bırak sigara dumanı kadar çekmesin
İçine bizi Mutluluk denen sihirbaz,
Salla gitsin soğuk gecelere en argo küfrünü,
Verdi de kader, biz mi bozduk
Vuslatın mührünü…

Ya yakacaksın içimde kor alevler
Gündüz ve gece,
Ya çıkacaksın rüyalarımdan gizlice.
Susuz yüreğime
Sorgusuz sevgiler sun,
Kimin umurunda
Ayak basmamış en yüce dağın
En erişilmez çiçeği olduğun…
Hayat hiç bilinmeyenli bir denklem,
Hiç ben
Bilinmeyen sen…

Murat Nail Güney 01.11.2009 saat: 22.22 İstanbul

Murat Nail Güney
Kayıt Tarihi : 1.11.2009 23:42:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Murat Nail Güney