Uçurumlar oyuyor yüreğime birileri
eski bir testerenin paslı hüznüyle,
üstüne yağmur çiseliyor çocukluğumun.
Ben mi? İncecik özenlerle durmadan
güneşin doğuşunu işliyorum
kuşların konamadığı gök/yüzüne! ..
Korkularıma çiçek adları veriyorum,
kalemin kağıtla buluştuğu o ilk ayrılıkta
sevebiliyorum elimin okşama hünerini.
Ömrüm dibine çöken zaman tortusu
getirmese de bir daha geri
öptükçe ağzının ipekleşen servetini!
Aşkın adı gülüşün oluyor arındıkça,
yüzün ben tarlası, eteğinde dağçilekleri
ve bir sincap sevecenliği bakışlarında.
Ayın erken doğuşudur mahçupluğun:
güzdür ve değirmenler susuzdur,
unum yok benim, güneşim paranoya! ..
Ele veriyor kadının biri içyüzünü,
bir başkası ağlamamak için gülüyor:
sonunda mağarayı buluyor kör yarasa.
Anlıyorum yine de tüm olup bitenleri,
'cep'im kapsama dışı
buluşma ihtimalim yanımdaysa! ..
Kayıt Tarihi : 26.11.2002 05:25:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!