dökülmüş eteğine
zembille dert, elem, kaygı…
ne ararsan kederden yana
can canevinde hapis
yansımış baharlarına
Senin ondan farkın
O sarsılmayan benliğin,
Onunki bir put, bir mabet.
Kulaklarını aç gözlerini sil artık
Bak o ağlıyor mu.
Geçti o karanlık günler.
anlamaya çalışmak seni
kendimi yitirmek gibi
çaresizlik zifir misali
gençliğime saplı
billur billur umutlar
yitip gitmekte
utanırdı bebeğim, yüzüne bakınca;
bir tebessümü yeterdi,
içimin yangınına
vurgun yemişçesine,
el ayak çekilince
garibim akşamlardan kalma
Çelme takılan
Ve eşgali belli günün
Apaydınlığında,
Koca metropollerden mezralara
Paralel teğetler çizen,
Acımasızca, çiğneye çiğnene,
bir tek ölüm acı
siperde vurulunca sancı
neylersin be hancı
dert, tasa, elem, kaygı
bir tek ölüm acı
yazılmadı
tohumlara yüklenen
onca gerilim
onca yük
veballer yazılmadı
ezbere yazılan yalnız düşler
az önce uyandığım,
bir düştü;
on yedili sevdam
aklıma düştü.
o sade bahardı,
yaşamadan geçti;
O gözlerde gezinmeler yok artık,
Kapılar kapalı bomboş bir ev soğuk.
Mahallen hala güzel ama buruk,
Sesin sesin duyulur gibi sen yoksun artık.
Vakit geldi köşedeki kır kahvesinden kalktık.
dahası, gerisi yalan
inkar ettiğim her ne varsa
boynum üstüne
hiç aldırışsız sineye çekişim
ömür törpüsü tadında
sürecekmiş meğer
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!