Nikotin renkli gecelerini başkentin
Bol izmaritli kül tablasına hapseyledim
Az önce yüzümden bir köylü gülüşü uçtu geceye
Ya da bir köylü ağıtı
Biliyorsun bizde pek fark edilmez her ikiside...
Sana ilk defa burada merhaba diyememiştim
Bir otobüs durağıydı
Sen otobüs bekliyordun
Ben otobüs bekliyormuş gibi yapıyordum
Aslında tam üç saattir seni bekliyordum
Ben sana burada çok defa merhaba diyemedim
Esmeyince esmiyor işte rüzgar
Sesim sesine değecek diye...
Şehrinde ağlıyorum işte gülüm
Mavi gömleğim,kitaplarım ve ben
Ağlıyorum işte bir ozanın türkülerinde
saçlarını tarıyorum İstanbulun,
gözlerinden öpüyorum.
bir tuhaf utanış
bir garip güz şarkısı talanı
İstanbul... ben ağlamayı unutuyorum
İstanbul... yüzüne bakmaya utanıyorum
rüyalarımızda kurşunlanmaktan yana
söyleyeceklerim vardı sana
dün gece yine geldin
söyleyeceklerini söyleyip çekip gittin
bekle gitme
etme eyleme..
dua et ki
tanımadın sen beni
tanısaydın yanardın
nasıl yanardım diyorsun
dedim ya tanımadın sen beni
tanısaydın anlardın
Sırtındaki yaralardan mahkum edilen
bir sendin bildiğim
ve yine sensin
'ben mangal taşıyorum' diye sevinirken
sol göğsüne yanardağ sığdırıpta,
gücendiren sarkık bıyıklarımı...
ne haber sultanım
karakışım, ayazım, baharım
yüreğimde hançerim
gözlerimde özlemim
yaz gülüm, çözemediğim düğümüm
sevdiğim, felaketim, düğünüm!
bütün silahlarımı
teslim ediyorum
al işte
birkaç karanfil
bir de şiir..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!