'Bütün dünyâya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım;
Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım.
Şehirden kaçmak isterken sular zaten kararmıştı,
Pek ıssız bir karanlık sonradan vâdiyi sarmıştı.
Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hılkat kesilmiş lâl...
Bu istiğrâkı tek bir nefha olsun etmiyor ihlâl
Muhîtin hâli 'insâniyyet'in timsâlidir, sandım;
Dönüp mâzîye tırmandım, ne hicranlar, neden andım!
Taşarken haşrolup beynimden artık bin müselsel yâd,
Zalâmın sinesinden fışkıran memdûd bir feryâd,
0 müstağrak, o durgun vecdi nâgâh öyle coşturdu
Ki vâdiden bütün, yer yer, enînler çağlayıp durdu.
Ne muhrik nağmeler, yâ Rab, ne mevcâmevc demlerdi;
Ağaçlar, taşlar ürpermişti, gûya Sûr-i Mahşerdi! '
'-Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin; '
Gülün var, gülşenin var, al-yeşil sevdanı süslerdin
'Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin? '
Neden ağlar, figan eyler, zamansız bin dertle inlerdin
'0 zümrüd tahta kondun, bir semâvî saltanat kurdun; '
Cihan üstünde sultandın, gönül yurdunda mesrurdun
'Cihânın yurdu hep çiğnense, çiğnenmez senin yurdun,'
İlim, irfanla mamurdun, adalet üzre meşhurdun
'Bugün bir yemyeşil vâdi, yarın bir kıpkızıl gülşen,'
Baharlar geçmeyen mevsim, hazanlar uğramaz bahçen
'Gezersin, hânmânın şen, için şen, kâinatın şen.'
Sesin billûr, sözün mâhûr, gözün aydın, yüzün rûşen
'Hazansız bir zemin isterse, şâyed rûh-i ser-bâzın,'
Susar zannetmesin hiç kimse haşmet yüklü âvâzın
'Ufuklar, bu'd-i mutlaklar bütün mahkûm-i pervâzın'
Evet engel kabûl etmez ne etvarın, ne elfazın
'Değil bir kayda, sığmazsın - kanadlandım mı - eb'âda; '
Bulunmaz bağlayan bir şey şu âlem gelse imdada
'Hayâtın en muhayyel gayedir ahrâra dünyâda,'
Esâret bir muhal sözdür bulunmak züldür îmâda
'Neden öyleyse mâtemlerle eyyâmın perîşandır? '
Neden hep duyduğum sesler, yürekler burkan efgandır
'Niçin bir damlacık göğsünde bir umman hurûşandır? '
Karanlık gördüğün dünya niçin bir izbe zindandır
'Hayır, mâtem senin hakkın değil... Mâtem benim hakkım:'
Ağıt olmuş, figan olmuş, kederler bilmeyen şarkım
'Asırlar var ki, aydınlık nedir, hiç bilmez âfâkım! '
Bu yüzden simsiyah olmuş bulutlardan da derd-nâkım
'Tesellîden nasîbim yok, hazân ağlar bahârımda; '
Otursun düşmanım gelsin benim kutsal hisarımda
'Bugün bir hânmansız serseriyim öz diyârımda! '
Görür hâlim de ecdâdım yanar ağlar mezarında.
'Ne husrandır ki: Şark'ın ben vefâsız, kansız evlâdı,'
Ataletten ve gafletten bıraktım cehdi cihadı
'Serâpâ Garba çiğnettim de çıktım hâk-i ecdâdı! '
Kusur varken bu ahvalden nasıl bekler ki imdadı
H'ayâlimden geçerken şimdi, fikrim herc ü merc oldu,'
Şu gönlüm kaygılar, endişeler, gamlarla hep doldu.
'SALÂHADDÎN-İ EYYÛBÎ'lerin, FATİH'lerin yurdu.'
Asırlardır yıkılmaz bir hükümranlıkla mağrurdu
'Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde OSMAN'ın; '
Nasıl razı olur gönlün, hasar görmez mi îmanın
'Ezan sussun, fezâlardan silinsin yâdı Mevlâ'nın! '
Nasıl etsin kabul aklın ve kalbin hem de vicdanın
'Ne hicrandır ki: en şevketli bir mâzi serâp olsun; '
Felâketler sefaletlerle savrulsun musab olsun
'O kudretler, o satvetler harâb olsun, türâb olsun! '
Zaaflarla kavrulsun hayat sanki azab olsun
'Çökük bir kubbe kalsın ma'bedinden YILDIRIM Hân'ın; '
Talan olsun muazzam mülk-ü mirası Osman’ın
'Şenâatlerle çiğnensin muazzam Kabri ORHAN'ın! '
Tehammül eylemez elbette imanın ve vicdanın
'Ne heybettir ki: vahdet-gâhı dînin devrilip, taş taş,'
Dokunsun dinsiz imansız nedamet bilmeyen ayyaş
'Sürünsün şimdi milyonlarca me'vâsız kalan dindaş! '
Çekip mihnet akıtsın gözlerinden dinmesin hiç yaş
'Yıkılmış hânmânlar yerde işkenceyle kıvransın; '
Ocaklar köhneyip çöksün, gönüller kahrolup yansın
'Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın! '
Ve yurdumda topraklar akan kanlarla ıslansın
'Dolaşsın, sonra, İslâm'ın harem-gâhında nâ-mahrem...'
Günahkâr ellerin altında kirlensin temiz sinem
'Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! '
Sus ey bülbül benim hakkım senin hakkın değil matem
[Safahât, Yedinci Kitap]
veya acizane nazire
Gülün var, gülşenin var, al-yeşil sevdanı süslerdin
Neden ağlar, figan eyler, zamansız bin dertle inlerdin
Cihan üstünde sultandın, gönül yurdunda mesrurdun
İlim, irfanla ma’murdun, adalet üzre meşhurdun
Baharlar geçmeyen mevsim, hazanlar uğramaz bahçen
Sesin billûr, sözün mâhûr, gözün aydın, yüzün rûşen
Susar zannetmesin hiç kimse haşmet yüklü âvâzın
Evet engel kabûl etmez ne etvârın, ne elfâzın
Bulunmaz bağlayan bir şey şu âlem gelse imdâda
Esâret bir muhal sözdür bulunmak züldür îmâda
Neden hep duyduğum sesler, yürekler burkan efgandır
Karanlık gördüğün dünya niçin bir izbe zindandır
Ağıt olmuş, figan olmuş, kederler bilmeyen şarkım
Bu yüzden simsiyah olmuş bulutlardan da derd-nâkım
Hilâl ağlar, zaman ağlar, leyâl ağlar nehârımda
Otursun düşmanım gelsin benim kutsal hisarımda
Atâletten ve gafletten bıraktım cehdi cihadı
Kusur varken bu ahvalden nasıl bekler ki imdâdı
Şu gönlüm kaygılar, endişeler, gamlarla hep doldu.
Asırlardır yıkılmaz bir hükümranlıkla mağrurdu
Nasıl razı olur gönlün, hasar görmez mi îmanın
Nasıl etsin kabul aklın ve kalbin hem de vicdanın
Felâketler, sefâletlerle savrulsun musâb olsun
Zaaflarla kavrulsun hayat sanki azâb olsun
Talan olsun muazzam mülkü, mirası Osman’ın
Tahammül eylemez elbette imanın ve vicdanın
Dokunsun dinsiz imansız nedamet bilmeyen ayyaş
Çekip mihnet akıtsın gözlerinden dinmesin hiç yaş
Ocaklar köhneyip çöksün, gönüller kahrolup yansın
Ve yurdumda topraklar akan kanlarla ıslansın
Günahkâr ellerin altında kirlensin temiz sinem
Sus ey bülbül benim hakkım senin hakkın değil matem
Kayıt Tarihi : 23.1.2007 07:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bülbül, uzun yıllardan beri çok sevdiğim bir şiirdir.Böyle bir çalışma yapmak geçti içimden ve yaptım.Merhum Âkifin ruhundan özür dileyerek...
Mükemmel 1 çalışma...
.
Tebrik eder;
Saygılar Sunarız Efendim...
.
Vesselam
binler can feda onların şiir ummanına
ne akılla yazılır nede istekle
sadece ruh gerekir bu tür merciye.
onun ruhuna sonsuz selamlar
onlar da ecdadımızın dinmeyen ihsanlar.
ışığımızdan aciz olan minnet duygularım.
TÜM YORUMLAR (2)