Bugün bayram ve ben Maraş’ta bir çocuğum…
İki ay oldu annemi kaybedeli, babam ondan on gün önce göçmüştü çoktan.
Annemi ve babamı sekizinci günde çıkartmışlardı. Bana madenci amca anlattı, babam annemin kollarında gülümseyerek ölmüş. Onu ne çok severdi, kim bilir onun kollarında ne kadar huzurlu kapattı gözlerini. Ben de sonradan gördüm, hala o kollarda yatıyormuş gibi gülümsüyordu kefene koyulurken.
Annem nefes alıyordu hala ama gözlerinin altı morarmış, yüzünde garip bir hüzün ve kısık gözlerle, sanki canım oğlum der gibi bakıyordu bana. Saçları simsiyahtı annemin, böyle karanlıkta kaldığında siyaha aşık olur ya insan. Gözlerinin tek sırdaşı o zifiri karanlıktır ya ve dünyanın en güzel rengi gibi gelir siyah… İşte annemin öyle aşık olunası saçları vardı. Sedyede götürürlerken elimi tuttuğu an gördüm, beyazlar düşmüştü güzelim saçlarına. Ben annemle konuşmayı çok istedim ama doktor amcalar annemin ağzına büyük bir şey takmışlardı.
Ben ‘anne ben çok korktum biliyor musun?’ dedim, annem ses vermedi.
‘Anne seni çok özledim biliyor musun?’ dedim, annem ses vermedi.
‘Anne ne olur beni bırakma, burada çok üşüyorum’ dedim, annem ses vermedi.
evlenerek hayatımı mahvettim'demiş
William Saroyan.
hayatlarımızı mahvedecek bir şeyler
her zaman vardır,