Bugün
I
bugün
benim dünyam
toprağım susuz
çatlıyor ellerim
kayalar teslim olmuş
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devletle var olabilenler, devleti var edenleri unutunca, yani dünya tesine dönünce, devlet de insanın üstünde bir nesne olmaya başlar.
ama, kendileri, kendilerini devlete feda etmez, aynı başlar.
etkili bir giriş ve okunası bir şiir..tebrikler şair...
Ak günlerin sıcacık güneş ışınlarıyla lekeli bulutları dağıtması dileklerimle. Akan yürek pınarın bu şiirdeki gibi hep berrak çağlasın dostum.
ben gene bu şiire taktım. şu nakarat kısmı olmasa.
yine okudum yine sevmedim herşeye burnumu pek soktum ama bu sefer de birşey anımsattı bana
kapansın
açlığın ve doymazlığın açtığı gözyaşı kapıları
bir daha açılmasın
yanılmıyorsam nazım hikmet'in şöyle bir şiiri vardı
açılsın
.......................................kapıları
bir daha kapanmasın.
kötülük onur
onur yok artık
Bir sey merak ettim.Acaba kötülük tamamen yok olacaksa onursuz olmayı tercih edermiydiniz.Bana sorarsanız ben tercih ederdim,çünkü ınsanın cok onurlu olması,cogu ınsana zarar verebiliyor.Onurunu korumak için hırsına kurban olan o kadar insan varken...
keşke hayat zencilerin dişleri kadar beyaz olsa:)elinize yüreğinize sağlık
ben de Melveti/Meltem arkadaşımıza katılıyorum. üçüncü kıta hala olmamış. yalnız biraz daha farklı algıladım orayı. açlık ve doymazlık farklı şeyler. birinde var, yiyorsunuz, doymuyorsunuz. oburluktan da öte birşey. 'açlığın açtığı gözyaşı kapıları' dense sadece çok daha ahenkli olur gibi geldi bana. bu arada ikinci kıtayı da çok beğendiğimi belirtmeliyim. sürç-ü lisan ettiysek affola, şiirden anlayan anlamayan herkese eleştirme hakkı veriyorlar burada :)
evet şiirde benden kaynaklı bir anlam bozukluğu var. 'açlağın ve doymazlığın açtığı gözyaşı kapılar' dizesi;
' açlığın ve doymazlığın açtığı gözyaşı kapıları' biçiminde olacaktı.
açlık ve doymazlık birbirini yakın kavramlar gibi görünse de şiir içinde de vurguladığım gibi; açlık Afrika'ya özgü bir tanımlama olarak kullanıldı. gerçek anlamda açlık anlamında. doymazlık ise bir zıtlık oluşturması ve umursamazlığa vurgu olarak kullanıldı. şiire yorum ve eleştiri getiren dostlara teşekkür ederim. bu yanlışlarımı düzeltmek için site yetkililerine ileti gönderdim.
ben beyazın beyazlığını
zencilerin dişlerinde
açlığı sayılabilir kaburgalarında
acımasızlığını tanrının
çatlamış topraklarda gördüm afrikada
ve karın aydan yağdığını
duyuverdim bir ispanyoldan ...Anlamlı,duyğulu dizelerini kutlarım şairim.tebrikler.
Mustafa Yiğit
Şiirinizdeki 3 kıta olmamış..
'' kapansın açlağın ve doymazlığın açtığı gözyaşı kapılar bir daha açılmasın ''
Kapansın açlığın ve doymazlığın açtığı .. derken
açlık ve doymazlık anlamları birbirine çok yakın sözcükler..
Ayrıca , gözyaşı kapılar bir daha açılmasın da , anlam düşüklüğü var.. '' Kapansın açlığın ve doymazlığın açtığı gözyaşından kapılar , bir daha açılmasın '' denseydi anlam bütünlüğü yakalanmış olacaktı..
Saygılarımla..
Usta işi şiirinizden ötürü kutlarım usta..
Bu şiir ile ilgili 10 tane yorum bulunmakta