Göklere sıcaklığın izini bırakır gibi,
Bu şehrin bacalarından kömür kokusu sızardı,
Sızlardı ciğerleri bütün kuşların,
neylesinler ufaktı hepsinin kanatları.
Bir otel odasında, hohlayarak ısıttığım ellerimle
Buğulu camlar kütüphanesine resmini çizdim kuşların,
Perdelere bir balık gibi takılırken ışıkları.
Ay, şimdi en kızgın mevsimindedir karanlıkların.
bütün albümlerde bağırırken fotoğraflar,
Pimi çoktan çekilmiştir artık mazi bombasının…
Mesela şu koltukta oturmuşluğun,
Yürümüşlüğün halıda yorgun ayaklarınla,
Ve bir akşamüstü yürek kapının kapanmışlığı,
Ve benim çıldırmışlığım kapının arkasında…
Bir zamanlar,
aşkın çayında eritirken kalbimizin şekerini,
şimdi kirpiklerimin salıncağında tuzlu bir sıvı sallanmakta.
Hayatın en tenha istasyonunda bıraktın sevdanın ellerini.
Şimdi o da,
zalim bir trenin altına kendini atmakta.
Bu ayrılığın ağır emaneti kala kala
şu istasyonda yalnız bıraktığın bir adamın boynuna mı asılmalıdır
Demek gidiyorsun,
O zaman bu boyun ta omuzlarımdan kopmalıdır…
Giderken raylarını senfonisi ezberletir gibi kalana,
Emre hazır katil bir tetikçiydi son sözlerin,
Yavaşça araladı karanlık bir boşluğu dudakların,
Söylenmemiş sözcükler mezarlığından uyandı bütün kelimeler.
Ağzının şarjöründe tek bir kurşun
Dilinin namlusundan bir elveda mermisi gibi patladı…
Ve buğulu camlar kütüphanesinde,
parçalandı kuşların kanatları…
(10.08.2004 İst.)
Ahmet ÇapaKayıt Tarihi : 10.8.2004 22:32:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Çok güzel bir benzetme dost.......
Yüreğine sağlık güzel bir şiirdi selam ve saygılarımla.....
TÜM YORUMLAR (3)