Gönlün Arafat'ın ovası lakin ben içinde kayıp bir Adem
yüz yıllarım yokki Havva'ma kavuşam
Sımsıcak bir gönül arayışında Sahra'ya düşen kayıp yılların serabına uyanmışken
Ne kadar kaldığını bilmediğim kısacık ömrümde aklımda sen gönlümde ince sızın
Bir türkü nagmesi işliyor iliklerime
İçimi okuyor sanki çizik taş plak,
Aklım viran gönlüm helak...
Sarı saçlarına deli gönlümü
Bağlamışım çözülmüyor mihribanim...
Ne de güzel anlatmış üstad Karakoç
O da sevdiğinin adını dağlara yazmış kağıdına Mihribanı
Adını gizlemiş, satırlara sevdasını işlemiş ve haykirarak seslenmiş yarine
Benimde mihribanim sen olmuşsun şu fani dünyada
Senden gayrı
Tabip de sarmaz yaramı lokman hekim de
Yaramın adı sen sargısı mihriban olmuş
Sen kanamışsın o sarmış o sarmış ben kanmışım
Hem kanmışım hem de yanmışım yosun gözlerinde
Sis çökmüş gözlerime, buğu düşmüş gönlüme
Tane tane dökülen kar da aramışım seni,
alev alev damlamışsın yüreğime.
Ama ne söndürmüş ne dondurmuş ne de duman duman yükseltmişsin semaya
Kokun Koluma sinmiş, varlığın soluma inmişken
Yokluğun imtihan değil, vakti dolmuş bir ömür demek
Nurdan bir hayat beklerken,
çamurdan bir memat yazilmis derken,
muallak kadere mutlak bir kederle, aşkına muhtaç bir gönül bırakıyorum avuclarına
Bu garibin canı tendeyken,
canım sen ken
Şimdi ölmek mi çözüm,
yoksa her damlada sen olmak mı söyle...
Sargiya düğüm atan Rabbim çözümü de avuclarina bırakmışken
Ya sıkar boğarsin yada bir ömür seni arayan bu göze en büyük aşk ile bakarsın
Ben seni çok sevdim kadın
Olurum da sensin ölümüm de...
Kayıt Tarihi : 3.2.2023 12:18:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!