Kavrulduk güneşte,
saklandık gölgelerde,
kimi zaman taş olduk,
kimi zaman toprak.
Bir rüyayı sırtladık
ve yaşlandık sessizce
bir köylünün terinde,
bir çocuğun düşünde...
Sabırlıydık
ve suskun,
ama her suskunluk
bir fırtınanın eşiğidir,
her çatlak
bir isyanın tohumu...
Biz o tohumuz işte,
kuraklığın kalbine
inatla düşen,
bir avuç buğday tanesi.
Sandılar ki
sustuğumuzda yenildik.
Sandılar ki
Unutulduk
bir un çuvalının dibinde.
Oysa biz
her aç karna umut,
her ekmeğe bir dua,
her sofraya sabır olduk,
her lokmada direniş gizledik
Küflü raflarda beklemedik,
bir yağmur duasıydı beklediğimiz
ve yeryüzü kendini doğrulttuğunda,
ilk biz filizleneceğiz
toprağın alnında başak gibi,
dik duracağız!..
Bizi zannediyorlar ki
bir çuvalın içinde öğütüldük.
Unutmasın saltanatın çılgınlığında kuduranlar:
Un, ekmek olur.
Ekmek, paylaşılır.
Paylaşmak ise Devrimin ta kendisidir!
Ve biz,
her gün yeniden
bir sofrada çoğalırız.
Suskun değiliz,
sabırlıyız.
Kırık değiliz,
kavrulmuşuz.
Çünkü biz,
hepimiz,
birer buğday taneleri gibiyiz.
Zamanı geldiğinde
bir ülkeyi doyuracak,
bir devrimi başlatacak
ilk lokmayız!
Kayıt Tarihi : 30.7.2025 10:07:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!