Ayağa batan taşlar gibi tek tek ayıklamaya çalışıyorum duygularımdaki rahatsızlıklarımı. Koparmaya çalışıyorum yüreğimdeki yalancı sevdaları, riyakar ruhları..Mutluluk çerçevesinde sergilenirken fotoğraflar, yaşanmışlıkları silgi ile silmeye çalıştım kaybolmuş zamanlar içerisinde.
Sevginin mezarını kazarken tırnaklarınla, yüreğinde içinde bıraktın. Tam kapatmadın, kapatamadın, nefes alabilmek için açıklık bıraktın. Ölmedin, öldüremedin.
Beyninde mesken tutmuş soru işaretlerine cevap bulamadın, içinden geçenleri dillendiremedin. Özgür bıraksaydın yüreğini, kimseye duyurmadan sorabilirdi o.Sessiz soruların yanıtı da sessiz olurdu. Aklın bir adım geride dursa da, yüreğin yollara düşmenin sabırsızlığını yaşardı.
Yüreğim yapayalnız, yüreğim üşüyor. Yeni açmış baharın tomurcuklarının beklenmedik bir ayazla donması gibi kalakaldım. Umut yüklü sevinç damlacıkları bir anda kurudu. Gül yapraklarıyla donatılmış sırça köşküm gidişinle yerle bir oldu.
Güneşin kızıllığı çökerken gökyüzüne son bir veda ile bakar biten güne. İçinde pişmanlıklar, hüzünler umutlar ayrılıklar bırakarak. Hüzünlü bir şarkıdır gün batımları. Filmi başa sarıp tekrar tekrar izlemek gibi…
Yaşadığım zaaf anlarımı zihnimden silmeye çalışıyorum. İçimde yabancı bir sıkıntının tohumları, duygularım allak bullak. Pişmanlıkla az çok tanışmış olan yüreğim, isyanlarda. Acıyı göğüsleyemiyorum, hafifletici yollar bulup çıkararak dayanılır hale getirmeye çalışıyorum…
Oysa sen benim gözyaşımla baktığım pencerenin ardındaki flu resim olarak kalacaksın
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
İçinde kendimi bulduğum anlamlı çalışmanızı tebrik eder, yürek sesinizi kutlarım.
Bu şiir ile ilgili 11 tane yorum bulunmakta