Kim el yordamıyla tanımanın kolay mutluluğundan sıyrılarak ruhun hissedişlerine bürünmek ister? Kapısını araladığın dehlizlere fener tutmakla sana ne kadar büyük ızdırap verdiğimi biliyorum. Bunun kabahat olduğuna ve asla insan için yarar sağlamadığına inansaydım gürültülü çağlayanların altında konuşurdum. Ne var ki o vakit sen, ihanete uğramışlardan olurdun. Ve şimdi iğrençler sınıfının alkışladığı rolü hiçbir zaman kabul etmediğimi kanıtlamak adına haykırıyorum: Savrulduğun taşlıkta yeni bir yelkenli inşa edecek imkanlara sahip olmadığına şahitlik ederim. Ayaklarının toprağı aradığı bu beldede yaşama arzuna kendisini bağışlayacak kalın gövdeli tomruklar ve onları dilediğin gibi şekillendirebileceğin araçlar yok. Olsa da bir şey fark etmez. Çünkü nereden başlaman gerektiğini sorgulayacak kadar zamana sahip değilsin. İçinde bulunduğun anı fırsat bilerek seni bu taşlığa çıkaran yelkenlinin tahrip olmuş yanlarını tamire çalışmalısın. Tavsiyemin yarattığı kaygılardan habersizmişim gibi düşünme. Diyorsun ki; kaburgalar örselenince ölümün damarlarına kan yürür. Diyorsun ki; yapacaklarım en hafif rüzgarlara dahi direnç gösterme imkanına kavuşmayacak. Diyorsun ki; açılacağım denizde karşılaşacağım öteki yelkenlilerin sahipleri beni selamlamaya layık görmeyecekler. Bu serzenişlerinin, gerçeğe dönüşmesi imkansız sanrılar olduğunu iddia edemem. Göğsünü gerilecek bir anlamda barındırmalısın. Ulaşman ve asla unutmaman gereken bilgi, seni sağ salim limana çıkaracak olanın, seni bu taşlığa savuran rüzgar olduğudur. Sözümü hayretle karşılamana ve mucize gibi algılamana şaşırmıyorum. Yelkenlerini ne zaman ve hangi istikamete açman gerektiği konusunda cesur ve kararlı davranarak mucizeyi gerçeğe dönüştürebilirsin.
Bu, yankısı dirimle beklenen kendime doğru bir sesleniştir.
2008
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,