Birde tepelerden bakmalı bu şehre
Dolarken fırtına uğultuyla kulaklara
Çoktan bürünmüş etraf beyazlara.
Beyaz demekde yetmezki anlatmaya
Taçlanmış her yer, ayrısız gayrısız
Kar beyazın yerküreyle buluşmasıyla,
Yürümüş gitmiş evler yamaçlara
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ayna gibi idi... aynada neleri görmek mümkün?... size sağlık dilerim dost.
Şiirinizi okumaktan büyük haz aldım, dost yüreğinizi kutlarım. Kaleminiz daim çağlasın. Bilal Esen
Emeğin ve yüreğin şiiriydi.
O şehrin öyküsü yazılmış. O şehirde yaşayan binlerce insanın sesi olmuş..
Yüreğinize sağlık.
Fransızca öğretmenimiz vardı. 1970 li yıllarda;Emine Kekilli, öldüyse Allah rahmet eylesin yaşıyorsa sağlık ve daha da uzun ömürler versin.O kadar idealist, o kadar mesleğine aşık bir hanımefendi idi ki; Şimdiki videoların, slayt gösterilerinin veya ekranların olmadığı yıllarda. Normal derslerin dişında tatillerde bize özel ders verirdi. beş kurus para almadan. Tablolar getirirdi duvara asar o tablodaki objeleri bize görsel olarak fransızca anlatır dı ki daha iyi anlasınlar diye, o zamanlar ders kitabları dışında konuları anlatacak destekleyecek hiçbir yan ensrüman yoktu.
Fransızca öğretmenimin o güzel özverisini anlatımını hatırlattınız. Teşekkür ederim. Sizde önünüze bir tablo asmışsınız.'Bir tepeden yüksek çözünürlüklü bir fotoğraf makinası ile çekilmiş karlı bir bölgenin fotoğrafındaki' tüm objeleri tüm ayrıntıları ile o kadar güzel anlatmışsınız ki şizin şiirle anlattığınızı ben düz yazının teferruatı ile anlatamıyorum. Tepeyi Ufku, Kuşları, ağaçları, tfotoğraf karesindeki tüm canlıların ayrı, ayrı duydukları hissiyatı. Yüreğinize tüm bunları görebilen gönlünüze sağlık.
Sevgili Kardeşim, değerli antoloji.com şairi Sayın: ♥Muharrem Akman♥
Zonguldak üzerine muhteşem bir şiire imza atan kudretli kaleminizi tebrik ederim Muhteşem olmuş.
Gönül inciniz bu şiirinizi antolojime ekliyorum.
Beğenerek ve saygı duyarak okuduğum bu şiirinize Tekirdağ'dan beşinci tam puan geliyor.
Duygu, emek, sabır ve hünerle ortaya çıkardığınız nadide eserinizi tebrik ederken; başarınızın daim, kaleminiz her dem kudretli olması ve ilham perinizin başınızdan eksik olmaması dileklerimi sayfanıza bırakıyorum.
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
♥♥______YORUM,______♥♥
♥♥____+_ANTOLOJİ____♥♥
♥♥___+_TAM _PUAN.___♥♥
♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥♥
__kutluYORUM__
Sevgi ve saygılarımla.
Dr.İrfan Yılmaz. - ^'^'^TEKİRDAĞ^'^' -
yüreğinize sağlık sayın Akman..belliki şiir Zonguldak'a yazılmış...ZONGULDAK ŞİİRLERİ(face)nde izninizle paylaşacağım..tam puanlı selamlarım..
yüreginize saglik...akici ve duygulu cok cok güzel bir siirdi...kaleminiz susmasin..tebriklerimle
tebrikler bu harika şiire saygılarımla
tebrik ederim güzel bir anlatım
Deniz doğaya sormuş sevginmi çok, gazabınmı? Oda demişki; gazabımı uğrayan, sevgimi sorguluyan alır. Sevgileri sorguluyan, adaleti yargılayan satırların sahibine selam olsun
Yıldırım Öğretmen
Bu şiir ile ilgili 18 tane yorum bulunmakta