Bu sevda yakacak Şiiri - Halis Aydın

Halis Aydın
108

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Bu sevda yakacak

Telaşlı ve güneşli bir gün
Güvenparkta oturmuşum
kuşları yemliyorum can alıcı merhametimle

Ne garip şey,ne beter bu yine sen yoksun
koca koca hasret taşıyorum omuzlarımda
Yine umutsuz seyrediyor gözlerim Ankarayı
Her bir kuşun kanat çırpışında sen varsın
Sen varsın göğe uzanan fıskiyede
Göğe gülümseyen çiçekte
Sen varsın havanın nemli tadında

Dosta güven,
Düşmana korku salan
Güvenparkın görkemli anıtının her bir yerinde sen

Hatırlasana
nasılda beslerdin umuda kanat çarpan
Kanatlarında sana sevgi getiren o güzelim kuşları
Umut olurdun onlara yaşama sevinci filan
Yüreğinden ellerine süzülen anne merhametini
Nasılda sunardın binbir şefkatle

Ne çok severlerdi seni
Nasıl konarlardı omzuna hatırla

Yine Kumrular sokaktan geçtim
Çok sevdiğin çıtır çerezden aldım
Yine o eczacı kız el salladı bana
Seni sordu
gözlerim ağlamaklı, başım telaşlı -sustum
Nerde dedi nerede o
yok dedim
cümleler düğümlendi boğazıma
Çaresizdim sustum
Nasıl söylerdim bir düşün
nasıl
gittiğini ve bir daha hiç gelmeyeceğini

Adımlarım telaşlıydı,
sanki hüzün kovalıyordu beni
Düşecektim adeta
Yüreğimin sesi kabarıyordu
Gök gürlüyordu sanki
Ayaklarıma dinamit bağlamışlardıda
Hüzün hüzün patlıyordu
yıkılıyordu Ankara
Yıkılıyorduda Kızılayda ben altında kalıyordum

Tanıdık biri görmesin diye
sağa sola bakmıyorum artık
Ya seni sorarlarsa
Nasıl haykırır
Nasıl derdim o gittide bir daha gelmeyecek diye

Aynı pastaneye gittim yine
O kırık masaya oturdum
İsminin başharfi aynı yerde duruyordu
Heyecanla ve çoşkuyla
İsminin başharfini nasılda kazımıştık -hatırla

Umutsuz ve yorgun ellerimle sevdim masayı
Ne sohbetler edilmişti bu masada oysa
Arifler, Alimler, Aristo bile kıskanırdı bizi hani

Ne sevdalar büyüttük o masada hatırla
Ucuz olsun diye demli ve bayat çayla
kurumuş ikide simit
Nasılda geçerdi gün ılık gülüşünün güzelliğinde

Azmı döktük çayı masaya
Gülücükler atarken nasılda mahcup olduk etrafa-Hatırlasana

Bu masa sevgimizin,çoşkumuzun
Aşkımızın tek görgü tanığı
Bu masada azmı uzandı ellerimiz birbirine
Sonsuzluğu simgeleyen bir çelenk gibi
Nasılda kenetlenirdi birbirine

Garsonu çağırıp sordum -bu masa kaça be usta
Delirdinmi dedi
Satılırmı bu masa
Cebimdeki son parayıda bu masaya yatırdım
Koltuğumun altına alıp getirdim
Evin bir köşesine koydum onu
Üstüne en sevdiğin renkten maviden bir örtü örttüm

Şimdi sen yoksun gülüm
Bir dahada hiç gelmeyeceksin
okşadığım saçların yok artık
Her konuştuğunda bir sonrakine hasret sözlerin yok
Biliyorum
Ama kabullenemiyorum
Sen şimdi gittin ve bir daha hiç gelmeyecekmisin

Yüksekçe bir yere oturmuşum gülüm
Gecenin karanlığı üstüme üstüme geliyor
Karşımda kırmızı bir gül
Hasretinden sararıyor dökülüyor dalından yaprak yaprak
Çünkü ben sensizim

Dalında kurtlanmış yere düşmeyi bekleyen bir elma gibi
Sararmış bir ot gibi
Yada ne bileyim tütmeyen bir baca gibiyim

Biliyorsun ayırdılar bizi
Biliyorsun kopardılar dalından sevdayı
Bu sevda beni yakacak
Bu sevda beni kavuracak
yanacağım aşk oduna çaresiz

Ufukta beklenen bir gemisin sanki
Biliyorum dumanın hiç tütmeyecek
Yüreği umut dolu yolcular inmeyecek limana
Yakamozlar yansımayacak güverteye
Bu sevda beni yakacak be gülüm
Bu sevda beni kavuracak
Hiçbir itfaiye söndüremeyecek belki
Bu yangın hiç dinmeyecek

Bir ipi ortadan ikiye bölercesine ayırdılar bizi
Bu sevda beni yakacak gülüm
Bu sevda beni kavuracak

Ama unutmaki sevgili
Ne yüreğimden söküp bir hurdalığa atabilirler sevdanı
Nede söküp atabililer kalbimi bir çöplüğe
Hadi hadi söktüler diyelim
damar damar olduğun kalbimden seni

Hadi gaz döküp yaktılar diyelim bizi
Aşkla bezenmiş ruhumuzu
İliklerimize işlenmiş izi
Nasıl silecekler be gülüm
Biliyorum ama yakacaklar bizi
Bu sevda beni yakacak

Halis Aydın
Kayıt Tarihi : 24.6.2008 17:35:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Halis Aydın