Telaşlı ve güneşli bir gün
Güvenparkta oturmuşum
kuşları yemliyorum can alıcı merhametimle
Ne garip şey,ne beter bu yine sen yoksun
koca koca hasret taşıyorum omuzlarımda
Yine umutsuz seyrediyor gözlerim Ankarayı
Her bir kuşun kanat çırpışında sen varsın
Sen varsın göğe uzanan fıskiyede
Göğe gülümseyen çiçekte
Sen varsın havanın nemli tadında
Dosta güven,
Düşmana korku salan
Güvenparkın görkemli anıtının her bir yerinde sen
Hatırlasana
nasılda beslerdin umuda kanat çarpan
Kanatlarında sana sevgi getiren o güzelim kuşları
Umut olurdun onlara yaşama sevinci filan
Yüreğinden ellerine süzülen anne merhametini
Nasılda sunardın binbir şefkatle
Ne çok severlerdi seni
Nasıl konarlardı omzuna hatırla
Yine Kumrular sokaktan geçtim
Çok sevdiğin çıtır çerezden aldım
Yine o eczacı kız el salladı bana
Seni sordu
gözlerim ağlamaklı, başım telaşlı -sustum
Nerde dedi nerede o
yok dedim
cümleler düğümlendi boğazıma
Çaresizdim sustum
Nasıl söylerdim bir düşün
nasıl
gittiğini ve bir daha hiç gelmeyeceğini
Adımlarım telaşlıydı,
sanki hüzün kovalıyordu beni
Düşecektim adeta
Yüreğimin sesi kabarıyordu
Gök gürlüyordu sanki
Ayaklarıma dinamit bağlamışlardıda
Hüzün hüzün patlıyordu
yıkılıyordu Ankara
Yıkılıyorduda Kızılayda ben altında kalıyordum
Tanıdık biri görmesin diye
sağa sola bakmıyorum artık
Ya seni sorarlarsa
Nasıl haykırır
Nasıl derdim o gittide bir daha gelmeyecek diye
Aynı pastaneye gittim yine
O kırık masaya oturdum
İsminin başharfi aynı yerde duruyordu
Heyecanla ve çoşkuyla
İsminin başharfini nasılda kazımıştık -hatırla
Umutsuz ve yorgun ellerimle sevdim masayı
Ne sohbetler edilmişti bu masada oysa
Arifler, Alimler, Aristo bile kıskanırdı bizi hani
Ne sevdalar büyüttük o masada hatırla
Ucuz olsun diye demli ve bayat çayla
kurumuş ikide simit
Nasılda geçerdi gün ılık gülüşünün güzelliğinde
Azmı döktük çayı masaya
Gülücükler atarken nasılda mahcup olduk etrafa-Hatırlasana
Bu masa sevgimizin,çoşkumuzun
Aşkımızın tek görgü tanığı
Bu masada azmı uzandı ellerimiz birbirine
Sonsuzluğu simgeleyen bir çelenk gibi
Nasılda kenetlenirdi birbirine
Garsonu çağırıp sordum -bu masa kaça be usta
Delirdinmi dedi
Satılırmı bu masa
Cebimdeki son parayıda bu masaya yatırdım
Koltuğumun altına alıp getirdim
Evin bir köşesine koydum onu
Üstüne en sevdiğin renkten maviden bir örtü örttüm
Şimdi sen yoksun gülüm
Bir dahada hiç gelmeyeceksin
okşadığım saçların yok artık
Her konuştuğunda bir sonrakine hasret sözlerin yok
Biliyorum
Ama kabullenemiyorum
Sen şimdi gittin ve bir daha hiç gelmeyecekmisin
Yüksekçe bir yere oturmuşum gülüm
Gecenin karanlığı üstüme üstüme geliyor
Karşımda kırmızı bir gül
Hasretinden sararıyor dökülüyor dalından yaprak yaprak
Çünkü ben sensizim
Dalında kurtlanmış yere düşmeyi bekleyen bir elma gibi
Sararmış bir ot gibi
Yada ne bileyim tütmeyen bir baca gibiyim
Biliyorsun ayırdılar bizi
Biliyorsun kopardılar dalından sevdayı
Bu sevda beni yakacak
Bu sevda beni kavuracak
yanacağım aşk oduna çaresiz
Ufukta beklenen bir gemisin sanki
Biliyorum dumanın hiç tütmeyecek
Yüreği umut dolu yolcular inmeyecek limana
Yakamozlar yansımayacak güverteye
Bu sevda beni yakacak be gülüm
Bu sevda beni kavuracak
Hiçbir itfaiye söndüremeyecek belki
Bu yangın hiç dinmeyecek
Bir ipi ortadan ikiye bölercesine ayırdılar bizi
Bu sevda beni yakacak gülüm
Bu sevda beni kavuracak
Ama unutmaki sevgili
Ne yüreğimden söküp bir hurdalığa atabilirler sevdanı
Nede söküp atabililer kalbimi bir çöplüğe
Hadi hadi söktüler diyelim
damar damar olduğun kalbimden seni
Hadi gaz döküp yaktılar diyelim bizi
Aşkla bezenmiş ruhumuzu
İliklerimize işlenmiş izi
Nasıl silecekler be gülüm
Biliyorum ama yakacaklar bizi
Bu sevda beni yakacak
Kayıt Tarihi : 24.6.2008 17:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Halis Aydın](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/06/24/bu-sevda-yakacak.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!