Bu senin karmaşan,
Bugününün hatıraları...
Dününden kalan bugünler...
Zaman yaftalarında biçilen kaftanlar,
Senin soylu küstahlığının eseri mi sanıyorsun...
Sağında soytarılar meclisi,
Solunda kralcılar...
İsmini kraliçe koymuşlar;
Ve sen beğensen de beğenmesen de sana kraliçe diyorlar...
Düşler kapanındasın,
Tuzağının adı sen...
Yakalandığın bir suskunluk;
Alabildiğine sahillerinde kol gezen...
Oysa yüzün eskimiş,
Vurduğun her ruhun kıyısında...
Ve sen başka,
Seni kaleme alanlar başka...
Muammalar içinde...
Ne bir samyeli bekleyebiliyorsun yelkenlerine,
Tüm varoluşlardan uzak olmak niyetiyle...
Ne de hafif bir yağmur;
Hani o kokusuna hayran olduğumuz,
Tüm zırhını koyu bir isyanla kırıp,
Güneşi yakalayabilmek ümidiyle...
Aynadaki seni,
Sen gibi görmek;
Mitoloji tanrılarının meziyetlerine kalmış...
Bağ bozumu mevsiminde hayallerin,
Yıkılanlar yıkılmış ve sağ kalanlar sökülüyor...
Malum, sen de...
Geçmişe olan özlemin bir kuytu sancı ciğerinde,
Aldığın her nefes seni boğuyor...
Bağ bozumu mevsiminde düşlerin
Yıkılanlar ve sağ kalanlar sökülüyor...
Malum, sen de...
Artık asla eski seni bulamazsın yeryüzünde...
Mevsimler de gelir geçer...
Malum, sen de...
Vücutların konuştuğu bir safsatalar diyarı,
Alabildiğine sessiz ve kalabalık...
Seni kaleme alıyor...
Sen kaleme alınıyorsun...
Kalemler değil,
Sen tükeniyorsun...
Ucu bucağı belirsiz yalanlar denizi,
Hep yakınlarında dalgalarını dinginleştiriyor...
Sen yalanların içinde,
Ve yalanlar gerçek gibi;
İçinde yaşadığın o sensizlikte...
Hırçınlığın kendini yakan bir mum,
Ve ışığın yandığın kadar seninle...
Bir saray, kocaman bahçesi;
Betimlemesi ise
Usta yazarların kurdurduğu hayallerden,
Seni götürdüğü dünyalardan,
Çok daha haşmetli...
Bir saray; kocaman bahçesi;
Sen sarayın içinde bir kraliçe,
Sen bir kraliçe;
Sarayın içinde kafeste...
Şadırvanlar ve musluklar kulaklarını sağır ediyor,
Ve sessizliğin en büyük kâbusun;
Kendini unuttuğun kendinin içinde...
Görkemli bir saray;
Bir harem ve cariyeler...
Sen sarayın içinde; haremde,
Kral senin peşinde,
Kralcılar ve soytarılar senin peşinde...
Sen ki bir çağı geçmiş hayaller devriminde,
Yıkık ve dökük ve alabildiğine virane...
Hayallerinin peşinde...
Ne dokunduğun eller senin,
Ne de sarıldığın dudaklar yanıyor alevinde...
İç savaşındaki yalnızlık,
Yüzünden düşen gün yüzü görmemiş damlalar,
Boğazındaki son nefes gibi düğümlenen hıçkırık...
Hayallerine uymayan parçalar,
Yap ve ardından boz oyunları...
Ne günler geçti farkında mısın?
Ne kadar nefesi tükettin, tükenmişliğinde?
Sormak için cesaret isteyen sorular,
Cevaplamak için de cesaret arar...
Kimse kazanamaz diye düşünürsün bazen,
Kazananlar korkularına yenik düştüğün anlardır;
Bir gün hatırlarsın,
Adın gibi bilirsin geçtir...
Sormak için cesaret isteyen sorular,
Cevaplamak için cesaret arar...
Bir kez geldiysen,
Sen de dönersin dünyayla...
Ne saray dinler zaman,
Ne kraliçe...
Hükümdarlar vardır bu savaşta,
Hükümranlar vardır...
Elbette bir kürek mahkûmu gibi hükmedilenler...
Ne yazık ki herkes ölür,
Yaşarken ölenlerdir bilinmeyenler...
Hislerinin bir köşesinde olan ümitler,
Tükenmeye yüz tutmuştur,
Ve gücün onu asla canlandıramaz;
Eğer bilinmeyensen...
Anlatsan daha çok şeyin vardır.
Seni dinleyecek yoktur...
Anlatsan çok şeyin vardır.
Dinleyenlerdir anlamayanlar...
Zaman yaftalarında biçilen kaftanlar,
Senin soylu küstahlığının eseri mi sanıyorsun...
Sağında soytarılar meclisi,
Solunda kralcılar...
İsmini kraliçe koymuşlar;
Ve sen beğensen de beğenmesen de sana kraliçe diyorlar...
Bu senin karmaşan,
Bugününün hatıraları...
Dününden kalan bugünler...
(26.03.2009)
Adem Eray KozanKayıt Tarihi : 25.1.2010 00:37:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Adem Eray Kozan](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/01/25/bu-senin-karmasan.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!