İşte, saçlarının arasından geçip rüzgârlar,
Bu şehrin bütün sokaklarını sarıya boyadılar.
Bir ressamın son fırça darbesi gibi,
Aklımın kuytularında saçlarını bıraktılar.
Tahta masalar üstünde unutulsada konuştuklarımız,
Yinede susma, kelimeler bir su gibi aksın dudaklarından,
Uzaktan geçen atlıları anlat bana,
Nallarıyla toprakları nasıl dövdüklerini mesela,
Savaşlarda nasılda şahlandıklarını.
Yeşil çayırlar üstünde sarı bir rüzgâr gibi esişini,
Uzaktan geçen atlıları anlat bana,
Süvarilerinin birer birer nasıl yenildiğini.
Susma, sözlerin bir ilaç gibi aksın damarlarımdan.
Şu sislere gömülmüş denizleri anlat bana,
Balıkların martılardan nasıl korktuğunu,
Dalgaların kayalıklarla olan ıstıraplı aşklarını mesela,
Adalarda korsanların nasıl cirit attığını,
Bana sislere gömülmüş denizleri anlat,
Kuytularında nice gemilerin sessizce uyuduğunu,
Tayfaların şarkılarını,
Kaptanın Seyir Defteri’ ni.
Bana gittiğin yeri anlat,
Evini, sokağını, kuşlarını,
Giderken mendiline bıraktığın gözyaşlarını,
Dinlediğin şarkıları,
Bana gittiğin yeri anlat.
Halâ o iskelede durur mu martılar,
Saçlarında hangi rüzgârlar dolaşır,
Başını yaslayıp omuzuna uzaklara bakar mısın?
Orada da hazan sarısı mıdır bütün sokaklar,
Caddeler ayaklarını okşar mı?
Yüreğinin orta yerinde karaya oturan bir gemi gibi,
Düğümlenir mi boğazında mazinin kadife tadı,
Bana gittiğin yeri anlat,
Halâ sarı mıdır o şehrin bütün duvarları,
Cıvıldaşır mı sana kavuşmanın tadıyla kuşlar,
Elbisende dolaşır mı mutlu rüzgârlar
Turuncu-Kızıl gökyüzünün ufuklarına bakar gibi,
Gün ışığıyla yıkanan fesleğenlerin nasıl kokar,
Gittiğin yerde aşklar nasıl yaşanır,
Bana aşkı anlat.
Aynalarda yitirilen yüzler gibi,
Silinir mi gönül kalemiyle yazılanlar,
Sahilde elleri boşmudur insanların,
Kumrular ayrı ayrı dallarda mıdır.
Çay bahçelerinde yapraklara sinen vedalara karışarak,
arkası dönük mü oturur aşıklar.
Gittiğin yerde aşklar nasıl yaşanır,
Bana onların aşkını anlat.
Onların da tavana çakılır mı gözleri,
Açılmayan kapıları var mıdır mesela.
Dumandan bir kol gibi,
Süzülür mü odalarına yarin hayali,
Yattığı yataklarda binlerce akrep kaynar mı,
Kemirir mi beynini bir böcek gibi yaşanmışlıklar,
Bana onları anlat,
Elleri sıcak belki, ama gözleri ihanet mi bakar,
Yoksa onlarda benim gibi,
Şehrin bütün sokaklarını saçlarının sarısına mı boyar.
Mektupları açmadan evvel koklarlar mı mesela,
Sevgiliyi uzaklarda yaşamanın lokması geçti mi boğazlarından,
Bilirler mi mürekkebi bitmiş bir kalem gibi fırlatılmanın acısını,
Ve anlat onlara…
Aşkın mesaisinde tam vardiya nasıl çalışıldığını,
Uykunun tam orta yerinde fırlayıp ayağa,
Yastığın diğer yarısına korkarak dokunmayı,
Anlat onlara…
Yatağın her zaman yarısını boş bırakarak nasıl uyunacağını.
(Mayıs 2004 İST.)
Ahmet ÇapaKayıt Tarihi : 9.5.2004 01:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yatağın her zaman yarısını boş bırakarak nasıl uyunacağını.
Yalnızlığa çok yalın bir tanım. Tebrikler. Yüreğinize sağlık.
selamlar ve sonsuz sevgiyle.
TÜM YORUMLAR (2)