Zaman ince dantelâ, tarihe yorgun bakış,
Gümüş kızın dilinde içli ağıtlar yakış.
Hak deseni Karaca, ilahi nurlu nakış,
Zigana yüreğimde, boran olur bu şehir.
Harşit Çayı misali akarak varır düze,
Ziyaüddin Ahmet’ten gönül okşayan dize.
Kervanlar erken kalkar gece yürür gündüze,
Atsız’ın otağında Turan olur bu şehir.
Bağlarında güzeller dağlarda börtü böcek,
Kuşburnu gülü dalda bin bir kokulu çiçek.
Gurbet olmuş kaderi kim nereden bilecek,
Pirahmet’in gönlünde viran olur bu şehir.
Altın gümüş yatağı, Osmanlı ata yurdu,
Kalmadı dağlarında belki yabanı kurdu,
Kocamış yüreğimi sanki zemheri vurdu,
Şeyrani eteğinde seyran olur bu şehir.
Bulutların üstünde Kürtün horona durur,
Kadırga Yaylasında tulum kemençe vurur.
Örümcek Ormanında cennet gözeler kurur,
Firari düşlerimde haram olur bu şehir.
Kelkit’in altı bağlar arkası yüce dağlar,
Şiran durur ötede Tomara durmaz çağlar.
Tandır isi yanağı sılada anam ağlar,
Haber telli turnadan soran olur bu şehir.
Ekmek aşı azığı sefalet var yıllarda,
Elma yanak gelinler gözü durur yollarda.
İhtiyarlar el çekmiş mecal yoktur kollarda,
Besbelli dillerinde Kur’an olur bu şehir.
Hayali geçti artık mor sümbüllü çağların,
Kervan kaldı geride hükmü yoktur dağların.
Kurudu viran oldu tarlaların bağların,
Ölümdür tek beklenen kıran olur bu şehir.
Kayıt Tarihi : 20.6.2018 10:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!