Bu sana son mektubum!
İşte bu satırlar kelimelerimin kifayetini kaybedip içimdeki duyguları
satırlara dökemediğim o anı anlatır
oysa benden hevesli kağıt kalem.
Artık düşüncelerimde yaşıyorsun.
Sen umutsuzluğumda, karanlığımda
Ve sınır aşkımın çaresizliğinde,
sen şiirlerimin anlaşılmayan yüzünde,
katillerin kanlı ellerinde,
sen aldığım nefeste ve de sana olan aşkımın küllenmişliğinde yaşıyorsun.
Artık bakışları uzaklara düşün şarkılarımsın.
Asiliğini haykırarak
ağlayan iki göze bağlamıştım hayat zincirlerimi…
Ruhum, fikrim ve zikrimdin...
Peki ya şimdi?
Ruhsuz fikirsiz ve dudakları zikirsiz bir beden var karşında.
En uzun cümlelerde aradım seni.
ama şimdi en kısa halde özetliyorum hayata.
Artık hüznümü kahkahaların ardına saklıyorum.
Dallarına kar dolmuş bir çam ağacının çilesindeyim
Tıpkı saçlarında kaybolan asi rüzgâr gibi.
Artık sen dinlenmeyi bekleyen güzel bir beste
Bense kulakları duymayan üzgün bir şair…
Güzel güneşli bir günün ardından gelen sağanak yağmur gibisin
Saf ve berrak.
Yarım kalmış bir cümle gibi bırakıp gittin beni.
Seninle aşkımız
şişenin dibinde şampanyadan arta kalan tortularla sarhoş olmak gibiydi.
Ama artık fırçam kırılmış bomboş tuvalim…
Madem alacaktın o güzellikleri elimden
neden tadına baktırdın be zaman?
Şimdi ise ağlamanın ıslaklığında yanıyorum.
Bir gün daha geçti tarihin o tozlu sayfalarına.
Sensiz yağmur ağır ağır yağıyor ve çıkmıyor yağmurların ardından gökkuşağı.
Mutluluğun mavisi gitti
yerine mutsuzluğun karanlığı yanı başımda.
Artık bir gecede gündüze küser oldum.
Sensiz portakal çiçeği kokulu hayatın kollarından atıldım.
Haydi söyle bana zavallı yüreğim
sensiz nerelere dayansın ve
kimler anlatsın bana ayrılığın rengini...
Oysa mavinin denize
yeşilin yaprağa
ve yıldızın geceye yakıştığı gibi
nede güzel yakışmıştı gözlerin gözlerime…
Bu sana son mektubum bilesin…
Artık kelimelerim eksik tanımlamıyor duygumu.
Şimdi ise gözlerimde buğu sözlerimde sitem.
Her dizede gönlüm kanayarak satırlarıma yazdığım yine sen…
Bu akşam ıslanmaya çalışan havada bulut,
damla damla akıtıyor yağmurlarını o nemli toprağa.
Artık yüzümde yara bir gülümseme.eskiden anlam verirdin düşüncelerime
Ya şimdi?
Artık istemiyorum o gürültülü kahkahaların ardından sessizce gözyaşı dökmeyi.
En yalın gerçek kendi içimde yalnızım.
Hayatımda kaybettiğim pusula gibisin.
Yazı sürükleyen sonbaharın sapsarı yapraklarının yere düşerken yaptığı kavisli hareketini
buğulu bir cam ardından seyrediyorum.
Her gece bu saatlerde yine ve yeniden bir sensizlik başlıyor
ve yine acıyor sol yanım.
Seninleyken hayatın o ince ipinde cambazlık yapmayı öğreniyordum.
Hayatla kumar oynayanların arasında hep kaybedenlerden olmak istedim….
O aldatıcı masmavi gökyüzünün altında
sokak köşesinde duran serseri hayatları sevdim senden sonra.
En taze fıkralara sakladım o masum gülüşümü…
Gerçekler bana bir nefes kadar yakın olduğu zamanlarda
sığınacak bir dost aradım
o gerçeklerden saklanmaya…
Artık kalabalıkların arasında sessizlik şarkıları söylüyorum.
Ey hayat neden bana daima ağlayan yüzünü gösteriyorsun.
Her sevgi sözünü duyduğunda kalbinden başlayıp sonra vücuduna
yayılan hissi bilir misin?
Artık kâr etmiyor ne şarkılar nede paket paket devrilen sigaralar…
bu sana son mektubum! bilesin! ! !
Ve bilesin ki bir vedadır çoğu zaman insanı hayata küstüren.
Kelimelerimin dile geldiği kadarıyla hayat buldum sende.
Ama şimdi vakit ayrılık vaktidir.
İlk sıralar kaplar benliğini ve bazen bir deniz olup çarpar kıyılarına dalga dalga ayrılık.
Ama sonra ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır insan kendini.
Ayrılıktır bu aslında
çeken anlar…
Sevgi;
‘’ sadece bir tek sevgi nasıl değiştirir dünyanın gerçeğini’’
Ama artık biliyorum seni benim elimden alan İlahi gerçeği.
Şimdi ellerim kime dokunur
Ve her şiirlerimde artık ayrılık okunur.
Bir martının çığlığıdır haykırışlarımı sakladığım yer ve
bir avuç dolusu kum tanesidir anılarım, birkaç damlada acılarım...
Geç olsa da öğrendim insanı amansız ve zamansız yakaladıklarını…
Artık biliyorum ki sabahları kalktığında
Yeşil,
Güneş gördüğünde ela rengini alan gözlerinin bana haram olduğunu…
Bu sana son mektubum! bilesin! ! !
Yanında dört mevsimin solduğu
tek bir nefesinle zamanın durduğu günlerim vardı.
Şimdi ise sadece söylemek istediklerim.
Senle bildim bir yudum sevginin insana yettiğini.
Umuda işlenmiş mutluluğumdu gözlerin.
Hayallerimin bir parçası olmanı sevdim aslında.
Hatta sana gelen yolları sevdim.
Peki ya şimdi?
Bir trenin cam kenarında yaşıyorum ayrılığı…
Hep üç nokta koyardım sözlerimin ardından
dedim ya sana söylemek istediğim o kadar çok şey var aslında
daha söyleyemediğim bir çok benzetmelerim,
bu küçük dünyamda kocaman hayallerim vardı.
Hayat karmaşıklığımın kanıtlanmış temel formülüydün.
Gerçekler düşüncelerin çatışmasından doğar,
oysa sen hiç batmayan güneşimdin.
Kötü zamanlarımda hayata inat gülmeyi senden öğrendim.
Geceleri yoldaşımı radyolarda aradım.
ama oda bırakırdı beni,
oda küserdi,oda susardı bana inat.
Rüzgârlar yüzüme hep sen diye eserdi.
Rüyalarımda değil hep yanımda görebilme umudunu taşıdım sol cebimde.
Kendimi değil özlemlerimi büyüttüm sana.
Çatlamış dudaklarının arasından süzülen yağmur damlalarında aradım seni…
Sevdalarını bir günlük hayatına sığdıran kelebeklere imreniyordum.
Hak etmediklerimi ayna karşısında,
Hak ettiklerimi ise düşlerimde soluyorum.
Bu sana son mektubumdur…
Aslında hem ilk hem sondur.
Söyleyemediğim sözleri yüreğime kazıyorum artık.
İki günde dört mevsimi görüyorum aynada.
Kâh gülüyorum, kâh ağlıyor,
Kimi zaman açıyorum kimi zamanda soluyorum.
Bazen bırakıyorum kendimi gökyüzünün bittiği yere.
Bir pervane böceğinin sarhoşluğundayım şimdilik.
Bazen de ‘’yoksa bu karşımda parlayan cennetin ışığımı’’diyorum…
Tutsak etsem de seni yüreğime ne kadar kabullenmesem de unutmadığımı
İtiraf ediyorum artık kendime.
Hiç özlemediğim kadar özlüyorum seni.
Hep kendime sorduğum ve hiç cevap alamadığım bir
sorunun karmaşıklığında arıyorum senli gerçeğimi.
(acaba aşk zamana direnebilir mi?)
benim için geceler artık bırakmıyor kendini sabaha ve her parça bana seni hatırlatıyor.
Artık uğraşmak anlamsız.
Her geçen saniye daha da zorlaşmasın ayrılık ve gülümse şimdi feleğin çemberine.
Mecburduk hep uzaklardan bakmaya ayrılanların ardından.
Oyun en güzel yerinde bitti bizim için,
en tatlı yerinde uyandırdılar uykunun sarhoşluğundan
Durma! artık git! ! !
Bu sana son mektubum diyerek başlamaktan yoruldum…
Bir son veremiyorum duygularıma.
Aslında istemiyorum gidenlerin ardından ağlamayı.
Seni hatırlatan her şeyden nefret ediyorum.
Bir tek sana kızamıyorum gittiğin için.
Kapayacağım gözlerimi artık,
Susacağım ve hiç konuşmayacağım.
Uzayan saçlarıma sakallarım karışacak.
Bakmayacağım kendime aynada
Siyahlarımı giyeceğim.
Artık ayrılık denen yastayım…
Özlemden,
Hasretten
hatta ayrılıktan korkan ben! ! !
Ayrılığı yaşıyorum...
Aslında sensiz nefes aldığıma bile inanamıyorum.
Artık bana sorsunlar ayrılığı.
Bana sorsunlar acıyı.
Kim istemez ki,
Acıdan olgunlaşmaktansa çocuk kalmayı…
Ama artık biliyorumki kavuşmak için çok geçtir ve
buda sana son mektubumun
son sözleridir...
Kayıt Tarihi : 4.7.2008 03:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)