BU NASIL DİRENİŞ ÖLÜ KUŞLAR TOPLUYORUZ GÖKLERDEN
Uzaktan seyrediyorum bu gece yıldızları
Bir dostluğu paylaşıyor Zühre
Eğilmiş kutup yıldızının kulağına
Bir şeyler söylüyor babilin asma bahçelerinden
Kutup yıldızıda ona
Davut’un Calut’u öldürdüğünü söylüyor
Muhteşem bir yalnızlığın karnına
Kırk katırla olmasa da
Kırk satırla giriyoruz
Gestapo düşüyor insanın batısına
Doğusuna Cengizhan
Acının iklimlerine konaklıyoruz dur durak bilmeden
Kaç nevruz ateşiyle ıslatılmış baharlar
Dökülüyor genç bir kızın yüreğinden
Ve biz o yürekteki Cudi dağının tepesine
Demirliyoruz gemileri
Gökte yıldızlar son şahit
Bir ceviz kabuğuna çekiliyor dinozorlar
24 saat işgal altında şiirlerim
yağmurları ıslatmaya zaman yok
kalkın gidiyoruz buradan,
yabancı bir gökyüzü dost değil
Tırnak uçlarımdan çekiliyor minyatür korkular
Bu nasıl direniş ölü kuşlar topluyoruz
Masum olmayan denizlerden.
Dağların zulasında mı açacaksın kardelen
Yedi cüce masalı, dağ fare doğurdu
Kaf dağında vuruldu Zümrüt-ü Anka
Ala geyik çift doğurdu, beri gel oğlan beri gel
Döngel mağarasında sevgilin mi kaldı?
Bir yar sevdin el mi aldı, ne diye verdin sevgilini ellere
Alıp kaçırsaydın da düşmeseydin dillere
Söyle amca, söyle dayı, hala beni uyandır
Zulmün uğradığı her yer kandır
Cin peri masalında mıyız
Bu nasıl direniş ulan ölü kuşlar topluyoruz gökyüzünden
Bundan böyle silah çatmak yok dağlara,
Kalkın gidiyoruz karşı köyde düğün varmış
Sevdiğimizi yırtıcı kuşlara gelin etmiyoruz
Kimler anlattı bize Nil’in hikayesini bilmiyorum
Çala kalem giriyoruz tümörlere
Yeniden yıkmaya nemrutun putlarını
Elimde balta İbrahim adına kırıyorum putları
Bizde akbabalara verecek kurban yok
Hadi kendi işine herkes kendi işine
Keser döner sap döner
Armut düşer dibine
Cudi dağının tepesine demirliyoruz gemileri
Gergedanlara geçiş izni yok gümrük kapılarından
Size selam getirmişim dostlar Ulubatlı Hasan’dan
Dağ başlarına çeçen olmuş sevdalılar bir zaman
Kırk yamalı gömleğiyle Ömer geliyor aman
Yerler sarsılıyor o üstüne bastıkça
Şehadetin imamı Hamza geliyor Hamza
Bir el uzanıyor arşı aladan bir tebessüm, bin tebessüm
Göğsümüze iliştirdiğimiz gülü uzatıyoruz
Nerden nasıl gelirse gelsin ölüm
Böyle sevda için ölünmez mi gülüm
Kargalar rotasını değiştiriyor karşılaşmamak için kartallarla
Kurt sürüye dalıyor eyvah diyor çoban, gitti Ömer,
Kalkın arkadaşlar gayrı gidiyoruz buralardan
Buralar zemheri soğuğu, buralar derin dip
Ölü kuşlar toplamak istemiyoruz mavileri yontulmuş gökyüzünden
Uzaktan seyrediyorum bu gece yıldızları
Zühre bir şeyler fısıldıyor Nil’in sahiplerinden
Başka yıldızlar konuşmuyor yalnızları
Akrep, kova, yelkovan birde cadı kazanı
Mahallede kimlerle oturuyoruz bir bilebilsek
Arılar,fareler,tombalacılar kediler,köpekler
Aşağı mahalleyi basmış ayılar, üst mahallede dayılar
Kahvede oturan kertenkelelere selam vermezken yılanlar
Filler oturmuş gitar çalar ağustos böceklerine
Darbukada bir baba hindi, bas gitarda bir tavuk
Sopranoda tavus kuşu, davulda iri kıyım bir goril
Ördekler ordusu merasim taburunda
Pancar tarlasında gezinir şahmeran
Uzaktan seyrediyorum bu gece yıldızları
Durup dururken çarpmaz başını hiç kimse elbet,
Son Pazar balıkçısının takasına
Yada göz yummazlar elbet çukur bostanda
Top oynayan çocuğun gol atışına
Zalime alkış tutanları alkışlayamam elbet
Pazar çantasından çıkardığım iri patlıcanlarla
Domatesin hatırı sayılır, hıyara yaklaşılmaz oldu
Çıkarın kenti kül bastı ambalajından
Gitme kal diyemedik sazlıklara vuran yosun kokularına
Yuvarlandık bir yaz tatilinin gün batımı akşamlarından
Sahi o gece aşkımıza sağır mıydı yıldızlar
Sapan taşıyla fırlattığın şiirlerde şahit yoktu
Gece geç gelen güvercinler yağmurlarla ıslandı
Gagalarında taşıdıkları bir damla kandı
Öylece uzandılar dik kelimeler üstüne
Bu nasıl direniş ölü kuşlar topluyoruz gökyüzünden
Kayıt Tarihi : 29.4.2006 09:59:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Göklere yekseldi feryadım kat kat
Duyanların yüreğini dağladı
Öpmeye kalktığım el idi fakat
Tuttu benim kollarım bağladı
Sevdim vatanımı, bugün dardayım
Suçum kimse bilmez, zindanlardayım
Arayanım da yok, yok oldu adım
Anam geldi garip garip ağladı
Tıkıldık zindana, boş geçti yıllar
Ne garip, kargalar kartal kovalar
Allah var be zalim, yıkılmaz dağlar
Eteğinde coşkun sular çağladı
Sönmedi bu ocak, tütecek elbet
Biraz sabır lazım, biraz da gayret
Esirgeme, Rabb’im bize yardım et
Çatlak bekçi bir düzendir sağladı
Namusunu yiyen kadın piyasa
Bu mudur töre be, bu mudur yasa?
Bekçi makamında kurarsa masa
Kaleli’nin elbet yok olur adı
Zülfikar Yapar Kaleli
TÜM YORUMLAR (1)