Sensiz HİCAZ yüzüm. Yüreğimin sen yarısı ateşlere not veriyor. İçlerini taşlıyor minimize elleriyle sana büyüyen melodik bebeğim.
Sensizliğime ağlamışsın, göz pınarlarının türküsünü okuyor duyanlar. Gözyaşlarının gözyaşlarımla buluştuğu gelmeler denizinde dudaklarından dökülen HÜZZAM duadır bana. Segah perdesinde karar eden bir makam gibi akışın. Gazi Giray Han’a ait ilk peşrevdir sözcelerin Neva’da Hicaz göstererek seyrine başladım. Gerdaniye’de asma kalışlarınla kal yaptım sana. Perdelerden sana teslim oldu hüzün halim..
Ruhumun içinde ruha şuh olan şehirlerinden şehirlerin ruhuna doğru bir sen şehri kuruldu mehteran eşliğinde. Her his bunu alkışladı.
Hatırlar mısın; seni gördüğümde canlı müzik çalınıyordu, çalakalem bakışlarını gözbebeklerim çizerken sen de bakışlarıma nazlı kaçışlara cevap verircesine yandan bakmıştın. Bir güzelin kaçamak bakışlarından anlarım ki meyilleri musikime ruhtaş.
“Çok aşk şehrin ruhunu sana remizledim. Paşa gönlüm bilir… Manisi bol, “
“Şeftalinin irisi
Geçti kızlar sürüsü
Sürüsünden fayda yok
Yaktı beni birisi”
Gözlerim sel, gönül eskiten yellerim ve dahi bundan gayrı her halim yakışlarına telmih… Rast gelişlerimizin tesadüflerinde kalakaldım.
Hangi makam, hangi an,hangi beste, hangi yazgının silgisi beni sana ağırladı.
Her hendesi güzelliğinin bir köşesinde saklambaç oynuyor keder… Benim cânım beni senden alınışımı güfteledi…! Ecel gelse kapıma… Söylesene, ecel ne der?
Hangi makamdan beni senden alır bilmeden sevilerime huri oldun kaldın şevk-i şehirlerimde.
FERAHFEZA günlere hasret kalışından, şükranlar sunarak, sultan-ı segahıma alarak tanıdım seni. Bir de göz gözelerimizde yaktığın NİHAVEND şarkılardan başladı bülbül haldaşlığım.
Hüzün kokan, hazan eken, ruhu daralan bir dervişin SEGAH tebessümünde görünmeyenlerinin güleçlerine yetiniyorum.
Kor kor yücelen aşk ateşinin benli ermişliğinde NEY çalan bir Neyzenin niyazindadır sema ve sevapların.
Evet, senin asla kıvrak ezgilerin olamazdı sandukalarda. Ki benli çeyizin vardır diye oturdum sandukalarının üstünde. Yaprak yaprak kopardığım güllerin ağaçları çoktan kaktüslüğün kavuğunu giymişti. Çırılçıplak özlemlerin mahur bestesiyim.
Bu gece benden çal…
Bu gece bitmesin benden ve senden…
Çok uzun zaman oldu çalmayalı MAHURun kapısını. Maruf’un kapısını her an çalarak yaşamalı sevda masalımız. Masal içre masallar çıkmalı.Tutinamelerimizin tutilerinden “tayrımız “ hayrımıza bizden çalıyor.
Gayrı bu gece benden çal…
Mayamızda coşku olan HÜSEYNİ yeminlerimizin andını yenileyelim. Dügah perdesinde karar kılan bir makam, ya da mi notasıyız hüsnünle, hüsnü zanınla. Bunca sıkıntıdan sonra gayrı özlenen doğrunun teğetinde bende kal…
-Kararsızlık kararmışken, yemin yemin üstüne üstelenirken, eminlerimiz bizi en bilindik notaya taşısın. Ve bizi hep aynı mutluluktan bestelesin yazgımız. Çalgımızın algısında
Önce senin “re“ sesin sonra… ben durmadan da… söylesem. Sevdamız hep uzasa da, bakışlarımız hep olsa da, sen bende, ben sende bir da hali olsam çok olmaz daa…
Ve sen bırak bohçanda coşkunun koldaşı hüznü. HÜSEYNİ vedalarını sırala, sıraya girsin güzel sözcelerin nakaratları. Sen konuş benden, ben çalınayım, ben salınayım.
Ben alınayım SEN makamında. Ahların, vahlarımın güftesi sildirsin. Ve hep sen okunsun ruhumun ezberinde… Ahın MUHAYYER’ dir bilirim. TİZ ve titiz perdelerde seyrini aşırdım.
Bu babımızın feryadında salkıdım seni, benli türküler çaldım ruhuna kavuştak olan kavuşmalarımızı. İntikamın takımı kümeye düştü.”Şiki şiki baba” söyleyerek uğurladı uğrumuz.
Ahımızı yıldızlar el ele Lorke Delo Loy söyleyerek unutturdu. Bizi kulaklar, bizi kötülüklerin ulakları değil, candır kavuşturan, bizi bizden çaldıran.
Çünkü, duyan candır. Çünkü, gören göz değildir; candır, canandır. Çünkü, yaşadıklarımız kılıklı bir hal değil insandır. Bir aşk özlemidir sakınmalarımızın Ve tutkun RUHSUZLARA NİHANDIR. Beni benden alışından bellidir, güzelsin, kumruluğun anası, ahuluğun ablası, bilgeliğinin bil incesi…
Öyleyse SULTANİYEGÂH tırmanışa aşık olmaktır, aşk kalmaktır hayata. Aşk için aşka makam olmaktır, olmaya olmaktır, kalmaya kalmaktır, sevmeye sevmektir, özlemeyi özlemektir sevda bestelerimizin son sözcesi…
Makamı aşk içen köklü bir aşk çınarısın. Dallarına yuva yapan bülbüllerime şansın, şanssın, şahsiyetimin şehrinde büyüyen bir çınarsın. Hu desin gül halin sallansın dalların, efil efil eşsin dokunamadığım boyalı mı boyasız mı saçların.
Bir TAKSİM- lik ömrün varsa dünyada; Neyin varsa Ney’inle inle gecemde, sen olan hecemde…
Ve ey aşk, her şeye, her öze, her kusura, ya da her rağmenlere rağmen bu gece benden çal…
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 27.2.2009 00:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Hayrettin Taylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/02/27/bu-gece-benden-cal.jpg)
TÜM YORUMLAR (1)