Bu Gece... Şiiri - Metanet Yazıcı

Metanet Yazıcı
203

ŞİİR


18

TAKİPÇİ

Bu Gece...

Bütün ümitlerim yok olup gitti,
Son gözyaşımı da döktüm bu gece…
Olurda haksızlık yaparım diye;
Kendime bir daha sordum bu gece! ..

Artık bundan böyle, ne ay ne güneş,
Son kez yıldızlara baktım bu gece!
Dipsiz kuyulara gömerken seni;
Son bir kez adını andım bu gece…

Sana direnemez, yenik düşerdim,
İnanılmaz bir güç geldi bu gece.
Yeniden içimde büyüme diye;
Seni yüreğimden söktüm bu gece…

Aldanmamak için bir daha sana,
Yüreğime kurşun döktüm bu gece!
Bir daha zihnime düşmesin diye;
Bütün anıları yaktım bu gece…

Sönmez zannettiğim büyük ateşi;
Söndürdüm içimde inan bu gece!
Bir kıvılcım dahi kalmasın diye;
Bütün denizleri içtim bu gece…

Seni ebediyen yok etmek için;
Zamanda yolculuk yaptım bu gece!
Hayat defterinden bir sayfa yırtıp;
Seni hayatımdan attım bu gece…

Bir vesile olur doğarsın diye;
Ufkuma set çektim inan bu gece!
Acaba? ” sorusu kalmasın diye;
Tüm ihtimalleri sildim bu gece…

Vazgeçmek elbette kolay olmadı,
Yüreğimden katran aktı bu gece!
Bülbüller yas tuttu, güller ağladı;
Benimle birlikte, inan bu gece…

Öldürdüm, katlettim duygularımı,
Acı bir hatıra bana bu gece!
Gömdüm hislerimi karatoprağa;
Onurum dirilsin diye bu gece!

Onurum dirilsin diye bu gece…

Metanet Yazıcı
****************
DEĞERLİ KALEMLERDEN
Tahlil ve Yorumlar:

DEĞERLİ KALEMLERDEN
Tahlil ve Yorumlar:

Yener Sezgi:
BU GECE 6+5:11 li hece ile yazılmış. Kafiye kullanılmayan bir örgü söz konusu. Şiirin ana konusu, ayrılık. Günler öncesinden alınmış olan bir kararın uygulamaya konulduğu bir gece, Bir sevdanın karara bağlandığı ve sonuç ayrılık. İşte şairemiz bu durumu bakın dizelerinde nasıl aktarmış. Bütün umutlarının bitmesinden dolayı ayrılığın kaçınılmazlığını, ama bu kararı alırken de; olur ya bir haksızlık yaparım diye, sevginin aşkın yer ettiği gönül yargıcına tekrar sormadan tam kararın verilmediğini, haksızlık yapmamak sonradan pişmanlık duymamak için bunu yapmanın gereğini hissetmiş. Yani adil olmak anlamında yerinde bir vurgu. Kesin ayrılık kararının sonucunda geçmişin hatırına son defa sevgiliyi anmak ve bir daha hatırlanmaması için maziye gömmek istemesi ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. Gönülde beslenen sevginin sadakatinden olsa gerek, direnememekten, yenilmekten söz ederken, verilmiş bir kararın uygulamaya konulması ile kendisini güçlü hissetmek kesin sonucun ifadesidir. Aldanmamak, akıla düşmek yad etmenin kaçınılmazlığı içerisine düşmemek için, anıları yok etmek ve yakmak, yani unutmaya karar vermek vurguları yapılmış. Sönmeyeceğini düşündüğü ateşin kıvılcımına kadar sönmesini “denizleri içtim” benzetmesi ile zamana yolculuk yapmanın, yapılan yanlışların hataların, tutarsızlıkların ve yalanların hatırlanması, bütün bunları önüne koyarak, hayat sayfasından bu güne kadar yaşanmış olan bu hatıraları yırtıp atmak, yok saymak kararlılığını okuyucuya anlatmaktadır. Son dörtlüğe baktığımızda şairenin, bütün bu kararlılığının asıl nedenini okumaktayız. Zor oldu diyor bu kararı almak, ancak almak zorundaydım. Hislerimi öldürüp toprağa gömmeliyim ki, onurum dirilsin. İşte finalin en önemli noktası burada. En vurucu dize bu dizelerdir. Biri ölürken bir diğeri dirilir. Güzel bir şiir okumanın hazzını bizlere yaşatan Sayın Metanet YAZICI hanımı kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum. Saygılarımla/ Yener SEZGİ / GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ

**
Fatima Humeyra Kavak:
Bu Gece...
Öldürdüm, katlettim duygularımı,
Acı bir hatıra bana bu gece! Gömdüm hislerimi karatoprağa; Onurum dirilsin diye bu gece! Onurum dirilsin diye bu gece… Metanet Yazıcı
Her dizesi ayrı güzel ve derin, geceler degil mi ruhumuzu ifşa eden? Duygularimizi şiir, şiir, misra, misra, gönlümüzü ters yüz edip, gözönüne seren? Geceler ki duygularin cagladigi anlar... Geceler ki duanin kucaginda; kalbin sukut buldugu zamanlar...
Bu güzel şiirinize çook önceden yazmiş oldugum bir şiirimle duygulariniza, katiliyorum Metanet Hanim... Sizin dizeleriniz kadar güzel olmasada....
Yüreginize sevgi tomurcuklari gönderiyorum acilmasi icin. Sadece bir kac yudum su serpin yeter :)) Sevgiler... Bu gece Menekşe gözlerinden hüznü tattım bu gece! .. Düşlerin beli bükük, kamburlaştı bu gece! .. Ay yıldızlar sönmüş, güneş dürülmüş. Parıltılar kayboldu, zindanımsın bu gece! ..
Rabbime iltica eylerim, 'mütevekkilim'' O`nun ismi doluşur yüreğime bu gece! .. Atmak istesen de, atılmaz yürekten sevgi! .. Kim yakmış, şimdiye kadar yüreğini? .. O yürek, sevgiyi yaratan Allah`ın evi. Sabredersen her şeyi bulursun ey yâr! .. Bir kaç zaman ne ki, insan sevdiği için. Bin ömrü olsa, bile fedaya sunar! .. 04:03:2006 Seher vakti. Fatimâ Hümeyrâ Kavak
I 7
*******
ZEYBEK HOCA:

Kurgu: 6+5= 11'li hece... Sabit ayak 'Bu gece..' Tema: Bir gece muhasebesi... Ayrılık... Şaire: Metanet Yazıcı 9 kıtadan oluşuyor şiir... Şaire kendine 'özel an seçtiği' bir geceyi anlatıyor... Özne kendisi ama karşısında 'var saydığı' bir kişiyle konuşur gibi şiiri yazıyor... Sanırım bu kişi 'duygusal bağlarla' bağlandığı bir dost, bir arkadaş, bir sevilen yada yar... Birlikte paylaşılan bir süreç, elbette anılarla bezenmiş bir geçmiş var... Bu kişinin iz bıraktığı da bir gerçek... Ama olan olmuş, şaire bu birlikteliğin 'sona ermesi gerektiğine inanmış, düşünmüş, kararını da vermiş...' İşte 'Bu Gece', bu zor kararın 'içsel iz düşümünü', şairenin içinde kopan fırtınaları yansıtıyor... Gecenin epeyce zor geçtiği, bütün duyguların sanki 'çevredeki varlıklarla' konuştuğu, onlardan destek-şahitlik istediği anlaşılıyor... İşte onlardan 'örnek' bir bölüm...: 'Artık bundan böyle, ne ay ne güneş, Son kez yıldızlara baktım bu gece! Dipsiz kuyulara gömerken seni; Son bir kez adını andım bu gece… ' İşin ilginçliği son dizede saklı gibi... Şairenin bu birlikteliği niye bitirdiğini gizi buraya bırakılmış... Üstelik şiirin sonunda 'vurgu amaçlı' tekrarlanarak...: 'Öldürdüm, katlettim duygularımı, Acı bir hatıra bana bu gece! Gömdüm hislerimi karatoprağa; Onurum dirilsin diye bu gece! Onurum dirilsin diye bu gece…' Anlaşılıyor ki, ortada 'onurun zedelenmesi' durumu var... Oysa, şiirin tamamına hakim olan 'bir sevginin, bir beraberliğin', neredeyse bir alışılmışlığın var olduğu aşikar... Öyleyse bu 'tezatlık' niye? İşte şiirin asıl düşünülmesi gereken yeri burası bence! Eğer ilişkide 'onursuzluk' hakim olsa, kırıcı bir 'karşı taraf' olsa, duygular bu kadar canlı, muhasebe bu kadar derin ve 'ayrılığın bu kadar zor' olmaması gerekirdi... İşte 'beraberliklerin' katledilmesi bazen 'tek yanlı' tercihlerden, başlanırken hesaplanamayan, öngörülemeyen bağlanmalardan kaynaklanıyor; iş ciddiye binince de 'onur, gurur, çevre' akla geliyor, tatlı başlayan bir beraberlik yük oluyor yaşayanlara... Şiirin dili 'yaşayan Türkçe...' Dizelere akseden harika bir duygu akışı, samimi, ruhsal etkileşimi olduğu gibi yansıtan, okuyanı oldukça etkileyen, saran sözler... Bu anlamda 'ÖRNEK BİR ŞİİR' olarak görüyor, daha önce defalarca okuduğum için abartısız hayranlığımı bir kez daha ifade ediyor, Metanet Hanım'ı kutluyorum... Şiir elbette tam puanla antolojimdedir... Sayın Şairemizi 'Haftanın Şairesi olarak' bir kez daha tebrik ediyor, saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum... Mustafa Bay 'GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ'

0 person liked. 0 person did not like.
Hikmet Çiftçi 1: HAFTANIN ŞAİRESİNİ ve ŞİİRİNİ İÇTENLİKLE KUTLUYORUM… BU GECE ONUR İÇİN KATLETMEK? .. Aman yarabbim! .. Ne kadar acı… Ne kadar yakıcı… Ne kadar kanatıcı… Ne kadar kahredici… *** Elbette ki, hayatta bizler için onurun önemi ve yeri çok çok büyüktür. Onursuz yaşamaktansa ölmeyi düşünürüz hep. Onur, insan olmanın en temel değişmezlerinden ve değerlerindendir. Kim kimin onurunu yok etmeye çalışırsa, bence asıl onurunu yitiren kendi olur. Ne demek bir başkasının onurunu çiğnemek, yok saymak? Şerefi, gururu, haysiyeti, onuru bilmemek diye bir anlayış olabilir mi? İnsan denen mahlûkatın her türlüsü var, biliyoruz. Sadece beş parmak misali değil; el, ayak; toplamda yirmi parmak misali… Her bir parmağımızın ayrı bir değeri ve önemi var bizler için ama farz edelim ki içlerinden biri çok olumsuz, yanı gurursuz ve onursuz. İnsan olan için böyle şeyler düşünmek aslında mümkün olamaz da… “Beşer, şaşar” misali düşünelim. Ehhh be kardeşim, onursuzların yanında işimiz ne ola ki? .. Şerefsiz, haysiyetsizlerle nasıl olur da aynı çerçeve içinde görünebiliriz ki? .. * ŞAİREYLE VE BU GÜZEL ŞİİRİYLE BU AÇIKLAMALARIMIN HİÇBİR ALAKASI YOKTUR. BU, ŞİİRİN BENDE UYANDIRDIĞI BİR SORUNUN CEVABINI ARAYIŞTIR BENİM İÇİN. * Ümitsiz insan nasıl yaşar bilemem. Şaire de ilk dörtlüğünde içinde bulunduğu ruh halinin uğramış olduğu çöküntüyü, tükenmişliği dile getiriyor. Burada dikkatimi çeken “….ümitlerim yok olup gitti” derken, kendi istemediği halde, sanki bir kaza, bir terk ediliş, bir ölüm, mecburi bir ayrılıştan söz ediyor görünüyor. Bu ayrılık, gidenin, geride bıraktığına sanki yaşama ümidine dair hiçbir kırıntı bile bırakmadan gitmiş olduğu düşüncesi uyandırıyor insanda. Gidenle birlikte içindeki yaşama azminin, gücünün son damlasını da onun için akıttığını belirtiyor. Gidenle o kadar özdeşleşmiş, bütünleşmiş ki, akıtılan son damlayla kendi de akıp gitmiş oluyor, zamanın onsuzluğunda ve sonsuzluğunda. Meçhule bir akış gibi… Nasıl bir haksızlıktan korkabilir ki insan? Eğer haksızlık yapılmışsa zaten yaşanılan zamanla ilgilidir bu. Ayrılıktan, eğer bu ayrılış bir ölüm gerçeği ise, öldükten sonra nasıl bir haksızlık yapılabilir ki? .. Geçmişte yaşananlar, bazen isteyerek, bazen hiç istenmeden yaşanan şeylerdir. İstenerek yaşananlara “keşke” demeye gerek yoktur bence. İstenmeden yaşananlar var ise, belki o zaman “keşke! ” demek olasıdır. Ancak istenmeden yaşanmış olması insanı, tamamen kendi irade ve isteği dışında yaşanmış olması insanda o derece etkileyici, o derece üzücü bir durum yaşatmamalıdır bence. Tabii şairenin yaşadıklarını bilmeden ahkâm kesmek okuyanlar ve duyanlar için kolay gibi görünebilir ama ben yine de bu derece pişmanlıklar, keşkeler veya istifhamlarla tereddütler içinde kıvranmayı da biraz fazla bir hissiyat göstermek olarak algılıyorum. Söylenebilecek tek şey, o gece, şaire için çok karanlık, zifiri karanlık bir gece olduğudur… * Dipsiz kuyulara gömülmen bir giden… Gerçek anlamıyla “ölüm” ve gömülen bir dost, belki hayat arkadaşı veya çok ama çok sevilen, can denilecek kadar çok yakın birinin gömülmesi… Mecazen de, duygularını gömmektir ki, sevdiğini –ölmemiş dahi olsa- ölmüşçesine, ruhundan gönlünden, teninden, bedeninden silip atması, yani kendi adına söküp atması, öldürmesidir. Anladığım kadarıyla gerçek anlamı daha ağır basıyor, bu dörtlükteki duygu vurgulanışı. Sanki artık dünyanın hiçbir anlamı, önemi ve değeri kalmamıştır, hatta ne ay’ın, ne güneşin bile. Doğsalar da, doğmasalar da şaire için hiçbir önemi olmayacaktır. Anılan o son isimle birlikte sanki her şey son bulmuştur, bulacaktır. * Şaire, kendini her daim çok güçlü hissettiğini belirtiyor 3. dörtlükte. Tek karşı koyamadığı, direnemediği, belki de kendini güçsüz, çaresiz gördüğü an, sevdiğine karşıdır. Kim ise bu sevilen, sonsuz bir güven, bir güç, bir hayata tutunma olmuş şaire için. Onun kopuşuyla da her şeyden koptuğunu ifade edişi bundan zaten. Sanki hayata onunla tutunmuşluğunun bitmesi, kendine bütün iradesiyle, aklıyla, mantığıyla, benliğiyle ve kimliğiyle yeniden kendi olduğunu hissettiriyor. Yani kendi olarak yeniden ayaklarının üzerine dikiliyor. Bundan sonra artık “sadece ben varım, ben güçlüyüm, ben benim” düşüncesiyle hayata yeni baştan ve çok güçlü bir şekilde tutunmuş olduğunu vurguluyor. Burada farklı bir irade uygulaması, anlayışı dikkat çekici. Gidenin ardından, bu kadar bağlılığın bitmesinin ardından, güçlü kalabilmek, olabilmek adına onu içimden söküp attım demesidir dikkat çekici olan. Kaldı ki, böylesine çok sevilen, hayat bahşeden ve hatta kendinden geçirten birini bir anda silip atmak olacak veya kolay olacak bir iş, bir duygu, bir olgu olamaz diye düşünürdüm ben. Demek ki oluyormuş veya öyle olmak gerekiyormuş. Hem ayağa kalkmak, hem hatıralarını yaşatmak bir arada olamaz mıydı? Elbette bunu yaşayanlar daha iyi bilir. Şairenin tercihi, tam anlamıyla kendi olabilmek için silip atmak… Yoksa içinde yeniden yeşerebilir ve kendine mahkum edebilir. Yaşamak, kendi olmak işte o zaman olamayabilir düşüncesi, anlayışı ile gideni bitirmek gerektiğine inanmış, inandırmış kendini. Çok çok haklı da olabilir… * Anılar… Hatıralar… İnsan yüreğine kurşun dökse, ruhunu, gönlünü, bedenini demir eriyiği ile kaplasa ne fayda… Öyle ince bir sızıdır ki o hatıralar… Bir zerrelik boşlukta yine yeşerirler, yine hatırlanırlar. Hatırlananlar, unutulamayanlar oldukları için “hatıralar” denilmemiş mi? .. Her daim anıldığı için, anmadan durulamadığı için “anılar” denilmemiş mi… Zihin boşluklarının en güçlü elmasları gibidir hatıralar. Söküp atılamazlar. Yak be şairem, yak bütün anıları… Savrulan küllerden yeniden yeşereceğini düşünmeden yak bu gece… * Gerçekten çok muhteşem, çok olağanüstü bir irade gerekir, anıları yok edebilmek için. Öylesine bir kararlılık içinde ki şaire, sönmez gibi görünen orman yangını misali bu korkunç ateşi söndürebilmek için, hatta ufacık bir kıvılcım bile bırakmamak üzere söndürebilmek için adeta bütün denizleri içine çekiyor. Bir kıvılcıma bütün denizleri içmek… Güzel bir mübalağa yapılmış. Güzel anlatılmış bir duygu. Bir taraftan da kendi olma kararlılığını asla şansa bırakmıyor. Bundan sonra benim, ben olacağım, diyebilmek için gerekirse ölüp yeniden dirilmeyi dahi göze alacak kadar cesurca bir anlayış ve irade gösteriyor. * O kararlılığın bir başka örneği 6. dörtlükte tekrar karşımıza çıkıyor. Dedik ya, ölüp dirilmeye razı şaire, unutmak, silip atmak için. Belki de son kez zamanda yolculuğa çıkıyor. Bu geriye dönüş, bence geçmişi hatırlamaktan çok, yaşanmış olanları en başından beri tek tek hatırlayıp, bilgisayarın hard diskinden silmek için açılan sayfaların, pencerelerin hepsini temizlemek gibi bir geriye dönüş. Bir daha kurtarılması mümkün olmayacak şekilde bir temizleme… Yırtılıp atılan bir sayfa gibi yok ediş… * İnsan ne kadar güçlü olduğunu düşünürse düşünsün, aslında kader karşısında, doğa karşısında, olağanüstü güçler karşısında, sebebi bilinemeyen olaylar ve durumlar karşısında çaresiz, güçsüz kalabilir. İnsan, belki çok güçlü olabilir, güçlü olduğunu düşündüğü kadar da güçsüz olabileceğini de unutmamalıdır bence… Şaire her ne kadar kendine çok güvense de, yine bir endişe yaşıyor. Bir vesile olur da tekrar doğarsın diyerek bunu dile getiriyor. Dedik ya küllerden doğmak, bir zerrede yeşermek ihtimali de var hatıralar için. Ufkuna set çekmek bu hatırlamaya engel olur mu, gölge olur mu? Zaman gösterecektir, silinip silinemediklerini, yok edilip edilemediklerini… İhtimaller… Peki, be şairem, ihtimallerde belli bir sınır var mı? İhtimaller sayılı mı? Nereye kadardır ihtimal sınırı? Cevap verebiliyor musunuz efendim? ….. Var mıdır acaba yoktan var oluş? Var mıdır acaba vardan yok oluş? ... * Kolay mı? .. Kolay mı dost, kolay mı bir şeyleri silip atmak? .. Bütün kanını akıtırsan belki unutursun. Bütün canını yok edersen belki unutursun… Bir damla kanda, çıkmadık ufacık canda bile hep var olacaktır o ihtimaller, ihtimal dâhilindeki hatıralar… Yüreğin kanarken kolay mı, kanatanı yok etmek? .. Güllere figan eden bülbüller var iken yok saymak kolay mı? .. * Öldürdüm, katlettim duygularımı, Acı bir hatıra bana bu gece! Gömdüm hislerimi karatoprağa; Onurum dirilsin diye bu gece! Onurum dirilsin diye bu gece… Son dörtlük… Duyguların ölüm fermanı… Katletme isteğine bürünme, katil olmaya razı olma… Neyi katlediyorsun be şaire? .. Neyi, nasıl katledeceksin? .. Bu kadar seven, bu kadar asil bir yürek mi katledecek, duyguları? .. Bak yine hatıralara döndük. Acı da olsa bir hatıra olarak kalacak bu gece sana… Hislerini kara toprağa gömüyorsun. Toprak o kadar üretkendir ki, gömdüğün o yer sana nice hatıraları yeşertecek, nice anıları her defasında yaşatacaktır, o yere, gömdüğünü düşündüğün o yere her gittiğinde… Duygularla yaşamak onursuzluk olur mu? .. Hatıralarla yaşamak, onları yaşatmak onursuzluk olur mu Allah aşkına… … İnsanı düşündürecek tek şey bir “acaba? ” da gizli. Bilmem sormalı mı, sormamalı mıyız bu soruyu… “Onurunu yok eden biri miydi? ” ki, sen de onun yok oluşuyla yeniden onurunu ayağa kaldırmış olmanın gayreti, çabası içindesin? .. Zannımca değil be şaire, böyle bir duygu değil bu… Böyle bir sonlandırılış ve yeniden diriliş değil herhalde… ……. Her ne hikmetse güzel bir şiire vesile olmuş derim ben. Güzel bir yürek feryadı… Güzel bir başkaldırı, güzel bir isyan… Güzel bir ben olma, irade kullanma arzusu… Bu güzel yüreği içinden öpüyor, saygı ve sevgi ile selamlıyorum. *** ŞİİRİN YAPISI İLE İLGİLİ BİRKAÇ SÖZ * “… bu gece” ayağı diyelim, ile bütünleşen bir şiir. “bu gece” redif olarak kullanılmış ve bütün dörtlüklerde 2. v 4. dizelerde tekrar edilmiş.,. Şiire hem güzel bir ahenk katmış, hem de gecenin özel olduğu hep vurgulanmış. Şiirin bütün kurgusu bu iki kelime üzerine yapılmış. Dörtlüklerde hemen hemen uyak (kafiye) hiç kullanılmamış diyebiliriz. 1. ve 3. dizelerde de uyaklara yer verilmemiş. Rediflerle yetinilmiş. Bu da ses armonisi bakımından yeterli görülmüş. Tabii, bu bir tercih. Eğer şiire koşma deseydik, sanırım bu tür uyak hatalarını görmek yerinde olurdu. Ben şiire koşma tarzı demeyeceğim. Şimdi pek çok arkadaş bu tarz şiirlerle, yani uyak bakımından serbestliği seçerek, uyaksız dizelerle bütünleştirerek duygularını daha sıcak, daha içten anlattıklarına inanıyorlar. Bence bu şiir de böyle bir anlayışla yazılmış bir şiir. Şekil özelliklerinden çok konu ve duyguların ifadesi esas alınmış. Bu şiirde de istisna denilecek kadar az uyak kullanılmış. Dörtlüklerde –abab, cbcb, dbdb….- uyak (redif) şeması benimsenmiş. Ölçü: 11’li hece ölçüsü kullanılmış. Duraklarda hiç kusur yok. Şiirin tamamında 6+5 durağı kullanılmış. Bu konuda şair gereken hassasiyeti fazlasıyla göstermiş. Yani şuurlu bir çalışma yapılmış. Dil, sade, anlaşılır, saf bir Türkçe. Hemen hemen bilemeyeceğimiz yabancı kelime kullanılmamış. Kullanılanlar da “Türkçeleşmiş Türkçe” diyebileceğimiz anlayışa uygun kelimeler. Türkçenin bir şiir dili olduğunun da başarılı bir örneği olmuş şiir. Dokuz dörtlükten oluşan bu şiirde örneklerinden farklı olan tek şey en sonuna tek dize eklenmiş olması. Şöyle de ifade edebiliriz, en son dizenin vurgulanması için yeniden son bir dizeymiş gibi tekrar edilmesi. Sanırım bu anlayış, hem son sözü vurgulamak, hem de seslendirildiğinde anlamı güçlendirmek için tekrar edilen kelimeler, dizeler misali tekrar edilmesini istemek için yapılmış olmalı. * * * “GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”NDE HAFTANIN ŞAİRİ SEÇİLEN DEĞERLİ METANET YAZICI HANIMEFENDİYİ GÖNÜLDEN KUTLUYOR, TEBRİK VE TAKDİRLERİMİ SUNUYORUM. * * * AYRICA METANET HANIMIN EDEBİ YÖNÜNÜ DE HATIRLATMAK İSTİYORUM. “BEDEL” ve “YENİ UFUKALR” ADLI İKİ ROMANI OLDUĞUNU BİLİYORUM. KENDİ ADIMA, ŞİİRLERE YAPTIKLARI YORUMLARI OKUDUKÇA, BU ESERLERİNDE DE MUHTEŞEM BİR ANLATIMIN VE AKICILIĞIN OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM. SANIRIM “BEDEL” HATIRAT TARZINDA YAZILMIŞ BİR ESER. “YENİ UFUKLAR” DAHA GÜNCEL VE DAHA HAYAT DOLU BİR ESER. NEDENSE BENİM AKLIMDA BÖYLE KALMIŞ. SANIRIM YAZAR DOSTUMUZ BİLGİLENDİRİR BİZLERİ. ESERLERİNİ BEN PİYASADA BULAMADIM. KISMET OLURSA OKUMAK İSTERİM. Sevgi ve saygı rüzgârları esenliğiniz, sayfalarımızda her daim göz iziniz olsun efendim. Dostça ve sağlıcakla kalın. Tam puan ve antoloji listemdesiniz. Hikmet ÇİFTÇİ – 02.04,2011 – – “GERÇEK DOSTLAR

***
DEĞRLİ KALEMLERE TEŞEKKÜRLER / SAYGILAR...

Metanet Yazıcı
Kayıt Tarihi : 15.1.2011 17:16:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hatice Tural
    Hatice Tural

    Muhteşem şiiriniz saygılar

    Cevap Yaz
  • Nazır Çiftçi
    Nazır Çiftçi

    Bir şiir okuyorum. İnsan olmayı ve hayata bağlanmağı öğretensevmeyi sevilmeği öğreten inancı merhameti dile getiren hem özlem hem nefret birikimi merhamatçe bir paylaşım.Şahane idi şiir +10+antolojim.Sözleriniz yolumuzun işiğı gibi kutluyorum.Ayrıca Haftanın Şiiresi Olarak seçilmeniz yerinde karar. Şiiriniz bana bu dünya ile ahiretin kapısını açarak yol gösterir gibi olmuş gibi geldi. ellerinize ve yüreğinize sağlık Sağlıcakla kalınız. Gerçek dostlar birliği

    Cevap Yaz
  • Sarı Gül
    Sarı Gül

    tebrik ederim,kaleminiz daim olsun şairim sevgiler saygılar

    Cevap Yaz
  • Nuh Karagöz
    Nuh Karagöz

    Ayrılık olurda ağıt olmaz mı? Kimbilir kaç aşığa teselli olacak satırlarıniz ve yüreğinde ki sızıyı dindirecek en önemlisi güç verecek. Kutlarım efendim çok beğendim.

    Cevap Yaz
  • Tahir Eker
    Tahir Eker

    Ayrılığın kahrolası hüznü çökmüş omuzlarına ve acısını içine akıtıp dizeler solumuş bence. Ve harika bir ağıt çıkmış ortaya.
    Ağıt yakan yüreği kutluyorum.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (22)

Metanet Yazıcı