Hayat düz bir çizgide ilerlemiyor ki herşeyin mükemmel , sorunsuz olmasını bekleyelim. Hayatı hayat yapan sayısız değişkenlerin hepsini birden kontrol gücüne sahip değiliz maalesef. Kader kavramı da tam burda devreye girerek insanı sakinleştirir. Ve irademizle seçtiklerimiz ve irademiz dışındaki değişkenler diyerek kabullenme yoluna gider insan. Esas olanda o aslında. Parametre seçimini bir yerde belirleyebiliriz ama ya elimizin ve gücümüzün dışında kalanlar!!!
İnsan tek başına yaşasa bile atmosfere etki edemez, kontrol edemez. Etmek ister mi evet...işte bu isteme insanlığın uygarlık yolunda ki ilerlemesine sebeptir. Hayatını oluşturan değişkenleri kontrol altına alma isteği ve gücü gelişmişlik olarak yansımıştır.
Burada şu düşünülebilir? Özgür bir düşünceye sahip olmayan bir insan bu değişkenler üzerinde kafa yorabilir mi?
Yoksa birilerinin kendisi için biçtiği hayat yolunda kendini yormadan yol alıp, çıkan aksaklıkları yolun kaderi diyerek sineye mi çeker. İkincisi insanı bir nebze sorumluluklarda ari, çıkan her sonuca razı ve de aslında çok mutlu edebilir. Ama insanı asla geliştirmez. İşçi arılar gibi balını yapar kafası rahat yatar uyur. Bir görevi sadece tevdi etmek işin en kolayı. Zor olan o işin ne olacağını tasarlamak, hesabını kitabını önceden yapabilmektir. Kendi hayatını bile birileri tasarlıyorsa uzun vadede pasif varlıklar haline gelebilir insan.
Özgür birey olmak hem çok zordur aynı zamanda da insanlığın ve bilimin gelişimi için elzemdir. Üniversiteleri sürekli kontrol altında tutarak bilim üretemezsiniz. Yeri gelip en uçuk fikirlere bile tahammül gösteremeyenlerin insanlık tarihine hiç bir katkısı olamaz.
Sadece çizdikleri çizginin üstünde yürümesini istediğiniz bir insanın farklı bakış açısı kazanması mümkün değil.
Dinler bu noktada insanları bilimden maalesef uzak tutmuşlardır ki m.ö ki filozofların ortaya attıkları birçok düşünce ancak 20. Yüzyılda yeniden filizlenerek bilim hızla gelişmiş.
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız